8-9 Mayıs tarihleri Hitler Almanyası’nın Sovyetler Birliği’ne yenilişinin 73. yıldönümü.
Almanya‘da 1. Emperyalist Paylaşım Savaşı sonrasında yaşanan ‘Büyük Buhran’da, ekonomik olarak çökmüş işçi sınıfı ve orta sınıf tabakalarına “milliyetçilik, antisemitizm, antikomünizm, üstün ırk” söylemleri ve ekonomik düzelme vaatleriyle yaptığı propagandayla 1933’de iktidara gelen Hitler, 1939 yılında Polonya‘yı işgal etti. Hitler’in iktidara gelişi, Almanya’da faşizmin başlangıcı oldu. Bu süreç aslında savaş sonrası yaşanan ekonomik buhran ve kriz ortamında işçi sınıfı mücadelesinin sosyalizm düşüyle buluşmadığı oranda, kitlelerin yaşadığı buhranın faşizme çok kolay evrilebileceğinin en açık kanıtı oldu.
1939 yılında iyice güçlenen Hitler faşizmi ilk önce Polonya’yı işgal etti. Polonya’nın işgaliyle başlayan İkinci Emperyalist Paylaşım Savaşı‘nda, savaşın başladığı 1939 ve savaşın bitimi olan 1945 yılları arasında 22 milyonu Sovyet evladı olan 100 milyon kişi hayatını kaybetti. Milyonlarca insan toplama kamplarında yakıldı. Milyonlarca Yahudi katledildi. Milyonlarcası göç etmek zorunda kaldı. Yüzlerce şehir, köy ve kasaba talan edildi.
Avrupalı komünistler ve devrimciler, savaşa karşı mücadele yürüttüler. Avrupa ülkelerinin işgali sırasında Avrupa burjuvazisi faşizmle uzlaşarak ticari alışverişe devam etti. Fransa, Bulgaristan ve Polonya‘da burjuvazi ülkeyi Hitler faşizmine teslim ederken, partizanlar faşizme karşı silahlı mücadeleye devam ettiler.
1941 yılında Avrupa’daki teslimiyetlerden güç alan faşizm, Sovyetler Birliği’ne saldırdı. Milyonlarca Hitler askeri, yakarak geçtikleri her toprak parçası üzerinde faşizmin yarattığı vahşeti bırakarak Sovyetler Birliği’ne girdiler. Stalin önderliğinde savaşan Kızılordu, 4 yılı aşkın bir süre devam eden savaşta, Hitler’in birliklerini Berlin’e kadar sürdü. 8-9 Mayıs 1945 yılında Sovyetler Birliği askerlerinin Berlin’e girmesiyle Hitler Almanya’sı teslim oldu.
Faşizmin yenilgisinin üzerinden bugün tam 73 yıl geçti. Avrupa’yı işgal eden ve Sosyalist Sovyetler Birliği‘ni tehdit eden ve insanlığın çöküşü demek olan faşizmin yarattığı acılar ve çürümüşlük 73 yıl sonra bugün hala hafızalarda taptaze.
Faşizmin yayılışı, savaşın sonuçları ve yaşattıkları üzerine onlarca film çekildi ve kitap yazıldı. Bunlar da, insanlığın nasıl bir tehlikenin eşiğinden döndüğünü yansıtmakta hala yetersiz. Ama faşizme karşı savaşan yiğit devrimcilerin, komünistlerin ve partizanların direniş destanları da taptaze hafızalarımızda. Tıpkı Nazım Hikmet‘in mısralarında geçen 17 yaşındaki partizan Tanya‘nın sözleri gibi;
“kardeşler üzülmeyin gün yiğitlik günüdür.
Soluk aldırmayın faşistlere
Yakın, yıkın, öldürün….”
Bir alman vurdu ağzına partizanın
Genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan
Fakat askerlere dönüp devam etti partizan:
“_ biz iki yüz milyonuz
İki yüz milyon asılır mı?
Gidebilirim ben
Ama bizimkiler gelecekler
Teslim olun vakit varken…”
73 yıl önce faşizme karşı savaşan Kızılordu askerleri ve Avrupalı partizanlar, silah, donanım ve lojistik anlamda tüm güçsüzlüklerine rağmen, insanca bir dünya ve sosyalizm düşüyle yani insanlığın kurtuluşu için savaşmaktan başka bir yol olmadığı için dövüştüler.
Bugün onların kazandıkları tüm insanlığın ortak geleceğidir!
Bugün onların kazandığı dünya işçi sınıfı ve ezilen halkların geleceğidir!