Sacco ve Vanzetti, iki ölümsüzümüz… 20. yüzyılın başında ABD’de yaşayan biri işportacı diğeri ayakkabıcı olan iki İtalyan anarşist göçmen işçiydi onlar.
Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti. İşçiydiler, göçmendiler ve dahası yoksulluğa ve sömürüye karşı yükselen işçi grev ve gösterilerinin militan eylemcileriydiler. Ve katledildiler. Sırf bu yüzden.
Vanzetti hapishaneden Sacco’nun oğlu Dante’ye ve aslında tüm dünyaya yazdığı mektupta hiç akıldan çıkarılmaması ve her zaman hatırlanması gereken tek gerçeği tarihe not düşecektir:
“Biz suçlu değiliz, bizi bir yığın uydurma ve yalanla mahkum ettiler; yeniden yargılanmamıza karşı çıktılar ve eğer yedi yıl, dört ay, onbir gün süren tarifsiz acılardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık.”
Savaş sonrası işçi ve emekçilerin yıkıntıları üzerinden serpilmek isteyen Amerikalı burjuvalar, dönemin yükselen işçi hareketini durdurmak ve Sovyetler Birliği’nden yayılan devrim yangınını söndürmek için başlattıkları anti komünist harekatta, en bildik ve en vazgeçilmez kirli silahlarına sarıldılar. Yabancı düşmanlığı ve antikomünizm propagandasıyla birlikte kışkırtılan vatanseverlik duygularıyla harekete geçirilen ırkçı-faşist gösterilerin, insanlık, özgürlük adına ne varsa üstünü kanla, yalanla, komplolarla, provokasyonlarla örtmeye, sesini boğmaya çalıştığı azgın, vahşi terör aygıtı tüm kurumlarıyla harekete geçirildi.
1918 ve 1919’da milyonlarca işçinin katıldığı grevlerle sarsılan Amerika’da tarih 1920’yi gösterdiğinde 70 ayrı kentte aynı anda gerçekleştirilen baskınlarda 6 bini aşkın kişi tutuklandı. Parti binaları basıldı, yöneticileri tutuklandı. Tutuklananlar, kentlerin büyük caddelerinden kelepçeli olarak toplu halde geçirildiler. Tüm ülke bir korku ve dehşet ortamına sokuldu. Sokaklar da soygunlar ve cinayetler kol geziyordu. Yüzleri maskeli, ırkçı Ku Klux Klanlar’ın üye sayısı 5 milyonu bulmuştu.
Ve işte böyle bir ortamda burjuvazi için tehdit oluşturabilecek tüm suçları -işçi, göçmen, anarşist politik eylemci- işleyen Sacco ve Vanzetti işlemedikleri bir cinayet ve gasp suçlamasıyla 7 yıl sürecek göstermelik bir yargılama sonrası idam edildiler. Kolay olmadı. Göz göre göre işlenen cinayet karşısında tüm dünyada yüzbinlerce insanın katıldığı dev gösteriler, protesto eylemleri yapıldı. O günlerden bugüne, bize John Baez’in sesinden yankılanan bir ağıt ulaştı.
Sacco ve Vanzetti’nin, düzmece bir komployla katledilişlerinin üzerinden tam 91 yıl geçti. Kalbi emeğin özgürleşmesi özlemiyle atan hiç kimse onları unutmadı. İşçi sınıfının sömürücülere karşı verdiği özgürlük mücadelesinde ölümsüzleştiler. Zamanın ileriye doğru işleyen saatinde birbiri peşi sıra gelen her yeni işçi kuşağının kazanması gereken bir savaşın tarihsel simgeleri oldular.
Burjuvazi
katletti içimizden ikisini
bu iki ölü ölmeyen ölümsüzdür!
burjuvazi,
kavgaya davet etti bizi
davetleri kabulümüzdür!
biz nasıl bilirsek hep bir ağızdan gülmesini,
biliriz öylece yaşamasını ölmesini
hepimiz – birimiz için,
birimiz – hepimiz için.
Onlara dair filmler çekildi, oyunlar oynandı, şiirler yazıldı, şarkılar bestelendi. Ve işte o oyunlardan biri yargılanmalarının başlama tarihi olan 5 Mayıs’ta Paris’te Dejazet tiyatro salonunda sergilendi. Paris’ten bir okuyucumuz, izlediği oyunu unutmamak ve unutturmamak için bize anlatıyor:
Sacco ve Vanzetti Paris’teydi
Yargılanmalarının başlangıç tarihi olan 5 Mayıs 1920, oyunlarının da startının verildiği tarih oldu. Sacco ve Vanzetti piyesinin sahnelendiği tiyatro salonu Dejazet, bir zamanlar alternatif kültür ve sanat etkinliklerinin en önemli mekanıydı. Piyesi görmeye gelen seyircinin ezici çoğunluğunu da Fransız ilericileri oluşturmaktaydı. Zamanın işçi direnişleri ve öncü işçilerin sistem karşısındaki duruşu seyirci tarafından ilgiyle izlendi ve insanların oyuna kendilerini kaptırması hissediliyordu.
20. yüzyıl başlarında Ekim Devrimi’nin etkileri kapitalizmin eşitsiz geliştiği ülkelerde farklı hat izlese de hissediliyordu; grevler, direnişler her kıtaya yayılmıştı. İşçiler bir çok işletmede 12-14 saat çalışmaktaydı. Vahşi kapitalizm, işçileri – emekçileri, göçmen isçileri en ağır koşullarda ve en düşük ücretle çalıştırmaktaydı. İş kazaları sonucu binlerce işçi ölümü yaşanıyordu. Sağlık koşulları neredeyse yok gibiydi. Barakalarda yaşamak zorunda bırakılan göçmen işçiler aynı zamanda ırkçı saldırılara maruz kalmaktaydı. Irkçılık, yabancı düşmanlığı ABD’de devlet politikası haline getirilmişti.
Sacco ve Vanzetti, işte böylesi bir dönemin işçi önderleriydi. Ayakkabı fabrikasında işçi olan Vanzetti, bir çok greve öncülük etmiştir. Bir çok işçi eyleminde yer alan ve önderlik eden Sacco ve Vanzetti, grevde olan işçilere destek amacıyla bir kamulaştırma eylemi örgütledikleri iddiasıyla tutuklandılar. ABD’nin adalet sistemindeki ırkçı yasalar, Yargıç Thayer tarafından uygulandı. Fakat Yargıç Thayer’in burada bir piyon olduğu yedi yıllık yargılama boyunca dünya kamuoyu tarafından görüldü. Bölge Valisi Fuller ırkçı kinini her vesilede sergilemekten geri kalmadı. Çünkü her gün binlerce gemi, ucuz iş gücü olan yeni göçmenler getirmekteydi, “yeni dünyaya”.
Grevlerin, direnişlerin kasıp kavurduğu Amerika’da burjuvazi huzur istemekteydi. Yani grevsiz ölümüne çalışma koşullarını istiyordu. Yargıç Thayer’da ortada delil olmamasına karşın Sacco ve Vanzetti’nin idamını onayladı. 7 yıllık dava sonucunda, dünya kamuoyunun tepki ve protestolarına rağmen Sacco ve Vanzetti idam edildi.
Piyes, ABD’nin adalet sistemindeki ırkçı faşizan yasaların halen devam etmekte olduğunu seyirciye bir kez daha hatırlattı. Çünkü aynı sistemin haksızlığı sonucu idam edilmesi bekleyen Ebu Cemal, sadece siyahlara eşit haklar istemişti.
Oyun perdelerini Çav Bella marşı ile kapattı.
Sacco ile Vanzetti
Önsöz:
Yuvarlanıyor iri sıcak damlalar
bakır yanaklarımızdan.
Yuvarlanıyor iri sıcak damlalar
kalbimizde!
Kalbimiz artık dar geliyor bize!
Kopararak,
kanlı sargıları,
yaramızdan!
Dişi bir kaplanız ki biz,
dişlerimizde taşıyoruz altın başlı
yavrularımızın ölüsünü…
Kimin kızıl gönüllü sarı alnına
sardık, sevginin beyaz çiçekli örgüsünü!
Kan geliyor kainatın rengi bize!
Yuvarlanıyor ir, sıcak damlalar,
bakır yanaklarımızdan
kalbimize!
Hikaye:
Onların cebinde, fırkamızın bileti yoktu.
Onlar, kurtuluşun kapısına varmayı,
ferdin cesur hamlelerinden uman
iki saf ve namuslu çocuktu!
Ne milyonların rehberiydi onlar,
ne de inzibatlı bir devrim ordusunun askeri!
Devrimin sıra neferiydi onlar,
devrimin namuslu neferi.
Yanıyordu kanlarında şavkı, İtalya güneşlerinin.
Koştular temiz esmer alınlarla hayatın sesine,
dövüştüler yanında dövüşen kardeşlerinin.
Yeni dünyaya düştüler eski zulmün pençesine!
Yedi yıl ölümün karşısında gülerek durdular.
Elektrikli iskemleye,
kadife bir koltukmuş gibi oturdular.
Yürekleri dört bin volta yedi dakika dayandı.
Yandı yürekleri,
yedi dakika yandı
Cani değildiler, kurban gittiler bir cinayete.
Kurban gittiler, dolarların emrindeki adalete!
Hayatlarında olmadılarsa da kitlelerin rehberi,
ölümleriyle şaha kaldırdı kitleleri,
bu iki ihtilal neferi!
Kıssadan hisse:
Burjuvazi,
katletti içimizden ikisini,
bu iki ölü ölmeyen ölümsüzdür!
Burjuvazi,
kavgaya davet etti bizi.
Davetleri kabulümüzdür!
Biz nasıl bilirsek hep bir ağızdan gülmesini,
biliriz öylece yaşamasını ölmesini.
Hepimiz – birimiz için,
birimiz – hepimiz için.
Nazım Hikmet