Yakın zamanda hisselerinin yarısından fazlası Fransız kozmetik tekeli Yves Rocher grubuna satılan, geri kalan kısmıysa kurucu patronlar Sami Şenbay’la iki oğlu Cem ve Alp Şenbay’da kalan Flormar’da sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin sayısı 115’e ulaştı.
Petrol-İş Sendikası’nın örgütlendiği fabrikada bakanlık çoğunluğun sağlandığına dair yetki belgesi verdiği halde patronlar baskı ve işçi kıyımıyla sendikayı tanımama tutumlarındaki ısrarı sürdürüyor.
Sendikanın Gebze şubesinin örgütlenme faaliyetini baltalamak için tüm saldırı biçimlerini devreye sokan patronlar, işten atıldıkları için fabrika önünde direniş sürdüren işçilerle içerdeki işçileri yalıtmak için de ellerinden geleni yapıyorlar.
İçerdeki işçilerin dışarda direniş yapan arkadaşlarını görmesini engellemek için fabrikanın etrafına tel örgüler çekip, brandayla kapatacak kadar ileri götürülen bu çabayı işçiler brandalara “Flormar kapalı cezaevi” diye yazarak teşhir ediyor.
Tüm baskılara rağmen içerdeki işçiler işten atılan arkadaşlarına destek vermekten vazgeçmiyor. Desteğin karşılığı işçi kıyımı olsa da bunu ısrarla sürdürüyorlar.
Her gün sabah mesaisiyle birlikte fabrika önüne gelen ve saat 15:00’e kadar sloganları, halayları, neşe ve coşkularıyla direniş soluklarını çevreye yayan işçilerle yaptığımız görüşmede kararlılığı, umudu, dirayet ve coşkuyu duyumsadık.
Direniş alanında yaptığımız kısa kısa röportajlardan da anlaşılacağı gibi Flormar işçileri direnişle ‘güzellik’ yaratıyorlar:
Biz direnişe başladıktan sonra fabrikanın etrafına brandalar gerildi, kapının üstüne ek yapılıp oralara brandalar gerildi, tel örgüler çekildi. Sanıyorlar ki böyle yaparak içerideki işçi arkadaşlara ulaşmamızı engelleyecekler; ama kendilerince aldıkları tüm ‘önlemlere’ rağmen içerdeki işçi arkadaşlara ulaşmayı başarıyoruz. Başladığımızdan beri bize destek olan arkadaşları da kısım kısım çıkardılar ve toplamda 115 işçi işten çıkarıldık. Çalışan arkadaşları çay molalarında brandaların arasından çıkarmaya çalışıyorlar, ana kapıdan çıkarmak istiyorlar bizle görüşmesinler diye; ama direniş her gün büyüyor. Bu müzik sesinde, düdüklerin alkışların arasında, destekçilerin kornalarının da eşliğinde içerideki işçilerin bizi duymaması mümkün mü?
Direnişin Ramazan ayına gelmesi iyi olmadı ama biz oruç da tutsak burada direniyoruz. Bazı arkadaşlar ‘direniş de, hak aramak da ibadettir’ diyor ve yorgun hissettikleri günler kazaya bırakıyorlar. Birbirimize destek oluyoruz, moral motivasyonumuz yerinde. Biz sonuna kadar haklıyız, Allah haklıya yardım ediyor.
Burada her türden müzik çalınıyor. Türkçe, Kürtçe, Arapça her tür dilden ve yöreden çalıp oynuyoruz.
Brandalarla fabrikayı kendi içine hapsettiler, tel örgüler çektiler. Biz de kapıya ‘Flormar kapalı cezaevi’ yazmıştık, silmişler. Bugün de sprey boyayla yazdı arkadaşlar. (Gülüyor) Yine silsinler yine yazarız.
2006’dan beri çalışıyorum ben burada. Kasada milyon dolarlarca paraları var, bize gelince yok. Sendikalaştık diye bize “terör örgütüne üyesiniz” dediler, haksız hukuksuz işten attılar. Öyle kolay değil ama, hakkımızı yedirmeyeceğiz.
Flormar’ı bugünlere biz getirdik, biz var ettik. Çalışırken içeriyi ışıl ışıl yapıyorduk, şimdi direnişimizle dışını güzelleştiriyoruz. Geçen bir ‘erik dalı gevrektir’ oynadık sosyal medyada gündem oldu. Neşemizle, enerjimizle, inancımızla kazanacağız.