Akit TV ekranlarında yayınlanan ‘Bilgi Savaşları’ isimli programa katılan Prof. Dr. Ahmet Maranki, 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala tehditlerde bulundu. Maranki, seçimlerde eğer başarısız olurlarsa “Belgrad Ormanı’na gömdüklerini talim şeylerini çıkararak savaşacaklarını” söyledi.
Adının önündeki “Doktor” ünvanını Çalışma Ekonomisi alanında yaptığı doktoradan, “Profesör” ünvanını da Azerbaycan’da Sosyal Bilimler alanından alan, eskinin modern zaman dolandırıcısı, şimdinin hızlı AKP’lisi Ahmet Maranki’nin bu sözlerinden sonra sunucu araya girerek “Yok o kadar da değil de…” ifadesiyle ortamı yatıştırmaya çalıştı.
Maranki, bundan önce de “Sivil öldürecek olsak Cihangir’den başlarız” gibi bir kitleyi hedef gösteren kindar açıklamaların korkusuzca sarf edildiği Akit TV ekranlarında “Bu spekülasyonlar tamamen sunidir. Biz onun için her doğruyu her yerde söylemeyeceğiz. Kan ağlıyor içimiz. Ama bizim şayet aksi olursa gidecek hiçbir yerimiz yok. Ben onun için, umudum Kaf Dağı’nın arkası 25 Haziran’dır. Olmadı zaten, o zaman artık Belgrad Ormanı’nda ağacın dibinde, talim şeyimizi oraya gömdük. Çıkaracağız sokağa artık, ‘Bismillahirrahmanirrahim’ diyeceğiz…” diye konuştu.
“Yargılanacaksınız” dediği için Barış Atay’ı gözaltına alan hakim ve savcılardan, alenen işlenen bu “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçunu görmelerini, her cümlesinin öznesi “Biz” olan Maranki’ye “Siz kimsiniz, organize bir terör örgütü müsünüz?”, “Gömülen silahlar niçin kullanılıyor, bu talimler neden yapılıyor?” sorularını sormalarını beklemenin özellikle bu saatten sonra büyük bir yanılgı olduğu ortada. Gelinen noktada savcıların-hakimlerin devleti bir çete mantığıyla yöneten o ayrıcalıklı çekirdeğin emir kulu olmak dışında bir işlevleri kalmamıştır nitekim.
“Devletin” faşist çete liderleri için “af” isteyerek bir iç savaş iklimine alenen hazırlandığını ilan ettiği, dahası adıyla özdeşleşen Devlet Bahçeli’nin bizzat bu çete liderlerini cezaevinde ziyaret ettiği, bir insanın hayatının bu ayrıcalıklı çekirdeğin parmak sallamasına bağlı hale geldiği bu ülkede Maranki gibi garabet tiplerin TV ekranlarından bu tehditleri savurması şaşırtıcı değil.
Burjuva devletlerin işçi ve emekçiler nezdinde sahte bir tarafsızlık rolü oynamak dışında bir anlam ifade etmeyen o alışılmış kaidelerinin, yönetim biçimlerinin dibine kibrit suyu döküleli çok oldu.
Maranki gibileri artık bu gerçeği en çiğ biçimde dillendirerek halka gözdağı veren birer piyondur. Söyleyene değil, söyletene ve bu rahatlığı sağlayan koşullara bakalım.
En önemlisi de “mesajı aldık, hazırız” diyecek bir toplumsal duruşu örgütlemek dışında bir seçeneğin kalmadığını görelim…