Otobüs durağında beklerken tanışıp, 15 dakikalık bir mesafeyi birlikte yürüyerek edilen sohbetten çıkan bir AKP’li profili, bu partinin tabanı haline gelmiş işçi ve emekçilerin bazı kesimlerinin ruh halinin anlaşılması açısından oldukça önemli veriler sunuyor.
Bu sohbette “sol”a mesafeli olsa da medyanın tek tipleştirildiği, toplumun yapılan propagandayı tek doğru bellemesi için her şeyin yapıldığı, tepeden buyruklar ve düzenlemelerle tek bir kalıba sığdırılmaya çalışıldığı bu koşullarda o çemberin içine sıkışıp kalmış emekçilerin ruh halinin anlaşılması için anlamlı doneler sözkonusu.
Halen sorgulama yeteneğini kaybetmeyen bu kesimlerin AKP’yle nereden ideolojik-ruhsal bir ilişki kurdukları ve bunun aslında gerçeklerden hayli uzak olduğu için de ne kadar zayıf olduğunu görmek açısından bu anlamlı sohbeti yayınlıyoruz:
İstanbul’da doğmuş ve okumuş, “aklı başında” bir AKP’li “seçmen”le röportaj gibi sohbet..
Yeşilpınar’dan Gazi Mahallesi’ne giderken Kemer Yolu’nda otobüs bekliyorum. Bir de o vatandaş var durakta.
Ayaküstü sohbet, yürüyüşe dönüştü. Gazi Mahallesi’ne 15 dakikalık bir mesafe var. Yol ıssız… Sadece araçlar var, yerleşim alanı yok. Aklıma daha önceki tuhaf otostop geldi… Ama yok, bu öyle değil…
Vatandaş İstanbul’da doğup büyüdüğünü söyledi. Doğru Yol Partisi’ne oy verirmiş önceden, şimdi AKP’ĺi olduğunu söyledi, ideolojik bir aidiyet duygusuyla hem de…
“Düzeni değiştireceğiz”, “bundan öncekiler Amerikan kuklasıydı”, “cihan devleti”, “gücümüzü kıskanıyor emperyal güçler”.
Peki ülkenin tüm önemli sanayi kuruluşları emperyalistlere satıldı” diyorum.
Güçlenince alacağız 2023 ten sonra…”
Ne iş yapıyorsunuz?
“Özel sektörde bölüm şefi”
Geçinebiliyor musun?
“Çok zor. Ama Allah’a şükür ki delik ayakkabıyla gezdiğim günler geride kaldı…”
Ailem CHP’li dedim, ben sosyalist…
“Yani solcusun ve öğretmensin öyle mi?”
“Ya hocam bu solcular iýi adamlar… Ama sanki dünyanın tüm yükünü omuzlamışlar. Bu yükle yaşanmaz ki… Her şeye kafayı takmışsınız. Kedi ağaçta kaldı diye üzülüyorsunuz… Boş ver. Kedi kalır da düşer de. Evet insanları düşünüyorsunuz. Babam eskiden iyi para alırdı. Solcu sendika vardı. 4 ikramiye vardı…
Ayakkabın niye delikti o zaman?
“Babam o paralarla her kardeşe bir ev verdi de ondan. Ne garipsiniz. Benim ayakkabımın deliğine bile üzüldün. Hocam sağcı ol hiç üzüntün kalmaz… ‘Vatan sağ olsun’ der geçersin…
AKP’liyim diye kızmadın inşallah…”
Yok. Sen AKP’li değil emekçisin ayrıca. Peki baban gibi sen de her çocuğuna birer ev bırakabileceksin?
“Nerde hocam?”
Vatanı solcular daha çok sever. Ama insanlardan oluşur vatan. Vatan sana ne verdi?
“Boş ver… Deniz Gezmiş akıllı adamdı… Ceza alırken arkadaki adalet yazısını gösterip hakime ders verdi… O bile başaramadı. Boş ver hocam.”
Sosyalistleri seviyorsun yani…
Camları, durakları, dükkânları kırıyorsunuz..
Onlar geleceksiz gençler… Babaları onlara ev alamıyor. Okuyamıyor… Gezemiyor… Tatil yapamıyor ve çok öfkeliler… Biz bile tutamıyoruz…
Çok cesurlar. Mesela Ankara’daki Sarısülük …
Bayağı ilgilisiniz.
Sağcı da olsak Gaziliyiz hocam… Kardeşiz değil mi hocam?
Bütün emekçiler kardeştir tabi…
Kahveye davet etti… Çay içtik, konuştuk…
Ama her solcu senin gibi benle böyle konuşmazdı…
Sen bir emekçisin, kesinlikle konuşurlar… Önyargılarınızı bırakın bence.
Bu kahvede olurum… Gelirsen konuşuruz ama ben sağcıyım.
Sorun değil dedim ve ayrıldık…
Bu emekçi Tayyib’i devrimci gibi kabul etmiş… Düzeni yıkacak, değiştirecek bir devrimci olarak görüyor.
AKP’nin tabanını hangi söylemlerle kendisine bağladığı ve o söylemlerin gerçekte bir karşılığının olmadığını düşünecek olursak; bu toplumsal kesime ulaşmamızın çok da zor olmadığını görürüz.
O söylemlerin bizzat hayat tarafından ıskartaya çıkarılacağını bilerek onlarla ilişkilenme kanalları yaratmaya çalışmak zor değil.
İsmail Uçar