2011 yılında İstanbul’da başlayan faaliyetlerinin ardından Kocaeli ve Ankara’da da çalışmalarına başladığını duyuran İSİG Meclisi, bu şehirlerdeki çalışmaların kurumsal sürekliliğinin sağlanması, başka şehirlere yaygınlaştırılması ve mücadelenin birçok başlığının güçlendirilerek öne çıkarılması gibi adımlar karşısında “Omuz vermek isteyen tüm emekçileri işçi sağlığı hareketinin güçlendirilmesi için Meclis çalışmalarına davet ediyoruz…” çağrısında bulundu.
Raporda Mayıs ayı iş cinayetlerinin yanı sıra Cumhurbaşkanı adaylarına da açık bir mektup gönderdiğini ifade eden İSİG, “yüzde 78’ini ulusal ve yerel basından; yüzde 22’sini ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri ve sendikalardan öğrendikleri bilgilere dayanarak tespit ettiği Mayıs ayı iş cinayetlerinde en az 166 işçi yaşamını yitirdiğini” açıkladı.
Açıklamanın devamında ise şunlara yer verdi;
Mayıs ayı raporumuzda meslek hastalığı nedeniyle gerçekleşen bir çiftçi ölümü var. Oysa ILO ve WHO verilerine göre 1 “iş kazası sonucu ölüm” karşılığında yaklaşık 6 “meslek hastalığı sonucu ölüm” olmaktadır. Bu durumda Türkiye’de Mayıs ayında 1000’in üzerinde işçinin meslek hastalıklarından dolayı ölmüş olabileceği öngörebiliriz…
- Elimize yeni ulaşan bilgiler ışığında Ocak ayında en az 144, Şubat ayında en az 128, Mart ayında en az 129, Nisan ayında en az 187 ve Mayıs ayında en az 166 işçi olmak üzere; Türkiye’de 2018 yılının ilk beş ayında en az 754 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi…
- 166 emekçinin 127’si ücretli (işçi ve memur), 39’u kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor…
- Ölenlerin 10’u kadın işçi, 156’sı erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, tekstil, sağlık ve konaklama işkollarında gerçekleşti…
- 5’si 14 yaş ve altında olmak üzere 14 çocuk işçi can verdi. 12 Haziran Çocuk İşçiliği İle Mücadele Günü vesilesiyle çıkaracağımız raporda konuya ayrıntılı bir biçimde değineceğiz…
- 6 mülteci/göçmen işçi yaşamını yitirdi. Mülteci/göçmen işçilerin 5’i Suriyeli ve 1’i Macar…
- Ölümler en çok tarım, inşaat, taşımacılık, konaklama, metal, belediye ve enerji işkollarında gerçekleşti. OHAL sonrası sanayi işçilerinin ölümünde oransal artış olduğunu tespit etmiştik. Ancak bu durum tersine dönmüş durumda. Üst üste üçüncü aydır sanayi işçilerinin iş cinayetlerindeki oransal artışında azalma görülüyor…
- En fazla ölüm nedeni trafik/servis kazası, ezilme/göçük ve yüksekten düşme. Her ay bu nedenler sıralama değiştirerek ilk üç sırada yer alıyor. Bu ay zehirlenme/boğulma ile elektrik çarpması nedenli iş cinayetlerinde artış gözüküyor…
- Bu ay Türkiye’nin 46 şehrinde iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik. En çok iş cinayeti İstanbul, Manisa, Balıkesir, Ankara, Antalya, Bursa, Gaziantep, Kocaeli ve Samsun’da yaşandı…
- Ölenlerin 2’si (yüzde 1,21) sendikalı işçi, 164 işçi ise (yüzde 98,79) sendikasız. Sendikalı işçiler kimya ve güvenlik işkolunda çalışıyordu. Diğer yandan ölen başka sendikalı işçiler de olabilir. Ancak kâğıt üzerinde olan sendikal üyeliklerinin gerçek bir örgütlülük olmaması ve birçok sendikanın ölen üyelerini sahiplenmemesi sonucu net bir bilgi verme şansımız olmadığını da belirtelim…
***
Seçimler vesilesiyle Cumhurbaşkanı adaylarına İSİG hareketinin temel taleplerini ileten bir mektup yazmayı düşünüyorduk. Önümüzdeki günlerde Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce, Meral Akşener, Selahattin Demirtaş, Temel Karamollaoğlu ve Doğu Perinçek’e yazılı olarak taleplerimizi ulaştıracağız. Aşağıda da göndereceğimiz mektubu paylaşıyoruz…
Cumhurbaşkanı Adaylarına Çağrımızdır…
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi; 2011 yılından bugüne farklı sektörlerden, işkollarından, mesleklerden işçilerin (sanayi/hizmet/tarım, metal işçisi, mevsimlik tarım işçisi, banka işçisi, sağlık işçisi, doktor, mühendis, akademisyen, iş güvenliği uzmanı vb.) ve işçi ailelerinin hayat verdiği bir ağ örgütlenmesidir. Devletten, sermayeden ve siyasi partilerden bağımsızdır. Sağlıklı ve güvenli bir yaşam, çalışma koşulları için mücadele eder.
İSİG Meclisi; bütün iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilir olduğunun bilinciyle, yaşanan işçi ölümlerini ‘iş kazası’ değil ‘iş cinayeti’ olarak tanımlar. Bu noktada işçilerin sağlığının her türlü ekonomik çıkardan, büyümeden önce geldiğini savunur. İşçi sınıfı ve toplumda aylık olarak hazırladığı ‘iş cinayetleri raporu’ başta olmak üzere panel, işçi direnişlerine destek ve hazırladığı diğer raporlarla tanınan bir kurumdur. Yine birçok sendika ve meslek örgütlenmesi tarafından desteklenmektedir.
24 Haziran 2018 seçimleri işçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesi açısından da kritik bir öneme sahiptir. Bu noktada aşağıda mücadelemizin temel taleplerini paylaşıyoruz:
1- OHAL koşullarının devam etmesi için somut bir gerekçe yoktur. Aksine OHAL/KHK uygulaması işçi haklarına karşıt bir durumdur. Son iki yıl içinde işçi sağlığı alanına da bu durum yansımış ve işçi ölümleri yüzde 10 artış göstermiştir. OHAL kaldırılmalıdır…
2- Ölen işçilerin yüzde 98’i sendika üyesi değildir. Yani sendikasız çalışmak ölüm demektir. İş cinayetlerinin önlenmesi, sağlıklı ve güvenli çalışmanın ön koşulu işçi katılımıdır. İşçiler ancak sendikalaşarak bunu sağlayabilir. Ülkemizde sendikaya üye olan işçiler işten atılıyor, sermaye işyerlerinde sendika istemiyor ya da istediği sendikayı getiriyor. Devlet daha ileri giderek sendikaların yapacağı basın açıklamalarını, toplantıları ve grevleri yani toplu pazarlık hakkını yasaklıyor. Bu noktada işyeri İSİG kurulları, çalışan temsilciliği ve genel olarak sendikal örgütlenme üzerindeki baskılar sona erdirilmelidir. Grev yasaklarına son verilmelidir…
3- İşyerlerinde işçilere keyfi bir biçimde iş tanımı dışında işler yaptırılıyor. Çalışma saatleri günde 10-12 saate ulaşıyor. Mesai ücretleri, izin hakları vb. verilmiyor. Özellikle taşeron işçiler bu koşullarda çalışırken şimdi taşerona rahmet okutacak kiralık işçilik gibi kölelik uygulamaları getiriliyor. Özelde veya kamuda tüm taşeronlaştırma ve kiralık işçilik uygulamalarına son verilmelidir…
4- İş cinayetlerinin sorumlusu işverenler, bürokratlar ve siyasiler yargılanmıyor. Yargılananlar ise çoğunlukla günah keçisi haline getirilen iş güvenliği uzmanlarıdır. Yine mahkemeler iş cinayetlerini cezalandırmıyor, failleri ’24 taksitli para cezası vererek serbest bırakıyor’. İş cinayetlerinin sorumlusu işverenler, bürokratlar ve siyasiler yargılanmalıdır…
5- ILO ve WHO verilerine göre 1 ‘iş kazası sonucu ölüm’ karşılığında yaklaşık 6 ‘meslek hastalığı sonucu ölüm’ olmaktadır. Ancak SGK verilerine göre her yıl ortalama 500 civarı işçi meslek hastalığına yakalanmakta ve neredeyse hiç bir işçi de ölmemektedir. Meslek hastalıklarının gizlenmesinden vazgeçilmeli ve bu noktada sağlık örgütlerimizin yürütücülüğünde tespit eden/önleyen bir yaklaşım hayata geçirilmelidir…
6- Emeğin korunmasının temellerinden ikisini iş güvencesi ve insanca yaşayacak bir ücret oluşturur. Asgari ücret yükseltilmeli, işten atmalara son verilmeli ve işsizlik önlenmelidir…
7- İşçilerin sağlıklı yaşamak ve can güvenliklerini sağlamak için ulaşım, barınma ve beslenme hakları vazgeçilmezdir. İşçi servisleri uygun araçlardan oluşmalı, işçilere kalacak lojman sağlanmalı ve gıda zehirlenmelerini önlenmelidir. Yine toplu taşıma, konut ve gıda fiyatları konusunda adımlar atılmalıdır…
8- Her yıl 60-70 çocuk çalışırken yaşamını yitirmektedir. 2018 yılı ‘çocuk işçilikle mücadele yılı’ ilan edilmesine rağmen şu ana kadar 27 çocuk işçi can vermiştir. Bu noktada özellikle sanayinin ucuz emek gücü ihtiyacını karşılayan 4+4+4 eğitim sistemine son verilmeli ve çocuk işçilik yasaklanmalıdır…
9- Ülkemizde küçük yaşlarda çalışma hayatı başlamakta ve neredeyse ömür boyu sürmektedir. Emekçilerin belli bir çalışma yılından sonra emekli olma hakları vardır ve bu da çalıştıkları mesleğe ve cinsiyetlerine göre belirlenmelidir. Emekliliğin yaşa takılmasına ve kademeli olarak 65 yaş olarak belirlenmesine yani mezarda emekliliğe son verilmelidir…
10- Kadın emeği; tarımda, sanayide, hizmet sektöründe ve evde görünmez hale getirildi. Oysa her yıl 120-130 kadın çalışırken yaşamını yitiriyor. Kadını temel alan bir işçi sağlığı anlayışı tanımlanmalıdır…
11- Ülkemizde milyonlarca mülteci/göçmen işçi bulunmaktadır. Temel düzenlemelerden mahrum bırakılan mülteci/göçmen işçilerin çalışma, sağlık, barınma, ücret vb. güvenceleri sağlanmalıdır. Türkiyeli işçilerle mülteci/göçmen işçileri karşı karşıya getiren ücret ve çalışma politikalarından vazgeçilmelidir. Yine bu noktada bölge ülkelerini savaşın içine sürükleyen politikalardan uzak durulmalıdır…