Direniş alanında bugün, Çayırova Çarşı ve Galatasaraylı bir grup taraftar alana meşalelerle gelerek yorumladıkları “İşçiler inanın, inanın işçiler. Güzel günler göreceğiz güneşli günler. Flormar’a sendikayı getireceğiz. Güzel günler göreceğiz güneşli günler.” şarkısını söyleyerek direnişe renk kattılar.
İşçiler, her gün olduğu gibi, patronların korkularıyla birlikte her gün daha da yükselen tel örgülü brandaların üstünden fabrikada çalışmakta olan işçi arkadaşlarına “İçerde dışarıda omuz omuza” sloganlarıyla seslendiler.
Direniş alanında, işçilerle sohbetleşme imkanı bulduk.
Yaklaşan seçimlerle ilgili sohbet ettiğimiz bir kadın işçi, şimdiye kadar hep AKP’ye oy verdiğini ancak önümüzdeki seçimde vermeyeceğini, hatta “onlara yaramasın diye” boş oy dahi atmayacağını söyledi. Nedenini sorduğumuzda ise şu cümleleri kurdu:
“Biz günlerdir burada direnişteyiz, haklarımız gasp edildi, hakkımız olanın peşindeyiz yani başka bir şey değil. Fabrikadaki arkadaşlarımızı göremeyelim diye patronlar kat kat branda çekiyordu o yetmedi kapının önüne koca koca otobüsler park ettiler. Normalde oraya park yapmak yasak. Biz direnişe başladığımızdan beri burada sürekli de polis var. Halay çekerken içeriden araba çıkacağı zaman yol vermek için açılmayı azıcık geciktirsek bize müdahale ediyorlardı ama kimse şu koca otobüslere tek laf etmiyor. Devlet yapıyor bunu. Destek çıkıyor resmen. Bunu görüp de onlara oy verir miyim?”
Aynı işçi arkadaşla sohbetimizin devamında, direniş alanına gelen milletvekillerini ise şu şekilde eleştirdi “Buraya bize destek olmaya geliyorlar. Bir sürü partiden bir sürü insan geldi. Hangi biri buraya bir şey getirdi de işçilere dağıttı? Hangisi borcunuz vardır, işsizsiniz ekmek götüremiyorsunuzdur, biz aramızda şöyle bir şey topladık size destek olmak için diyip somut bir destek sunuyor? Milletvekili maaşının ne kadar olduğunu biliyoruz yani, üç beş kime dokunur ki? Manevi destek sunuyorlar, teşekkür ederiz ama imkanı olan başka şekillerde de destek olabilir. İmkanı olmayana lafım yok tabii, öğrencidir, kendini anca döndürüyordur, o nasıl yardım etsin akıl var mantık var ama imkanı olanın gelip burada yiyecek içecek bile getirip dağıtarak destek olmaktan imtina etmesi samimiyeti sorgulatıyor.”
Bu eleştirinin üzerine başka bir işçi arkadaş şu sözleri söylüyor: “İşçinin işçiden başka dostu yok. Bu gitse öteki gelse, sonra o gitse başkası gelse durum değişmeyecek. İşçi işçiye sahip çıkar ancak.”
Yine orada bulunan bir diğer işçi gülerek “Ben başa geçsem ben de bakmam yüzünüze” diyor kinayeli bir şekilde.
Flormar direniş alanı aslında özetle bu şekilde; işçiler direniyor, direnirken daha önce görmediklerini berrak bir şekilde görüyor, akabinde sonuçlar çıkarıyor, sımsıkı kenetleniyor, birlik oluyorlar. Direniş alanında olmayan, hala çalışan işçiler de bu birlikteliğe destek veriyor, bu sebeple işten çıkarılıyor ve haklının yanında olduklarının bilinciyle zerre pişmanlık duymadan direnişe katılıyorlar. Ve tabii şakalaşmalar, gülüşmeler hiç eksik olmuyor…