“Bende bir sorun yok, kadın olduğum için beni öldürmek isteyen insanlarda sorun var”
İlk açıldığımdan beri, trans kimliğimi öğrenen herkesten tam olarak aynı olmasa da aynı noktada birleşen çok fazla tepki aldım. Birleştikleri nokta ya hep seks işçiliği, ya da hani o kadınlığın gizemli ve pis bir doğası vardır, erkeğin ilgisini çekmeye çalışır, ahlaksızdır, namussuzdur meselesi. Ben de hep o kefedeydim.
Oramı buramı açardım hep, makyaj yapardım, süslenirdim. Hani tahmin edebilirsiniz toplumun kadınlık algısını, ben de o algıya oturtulmaya çalışıldım. Kendi kendime hep şunu söyledim: “Ben onların dedikleri gibi değilim, ben kendimim” Benim bütün mücadelem bu. Ben D.’yim. Bunu anlatmaya çalışıyorum.
Asıl derdim kadınlık da değil. Benim zaten kazanacağım kaybedeceğim bir şey yok. Ben ameliyat olduğumda “Yaşasın vajinam var, artık kadınım” demeyeceğim, sadece senelerdir sıkıntısını çektiğim fiziksel bir sorundan kurtulacağım. Ya da ben makyaj yaptığımda “Oha evet bu benim, benim böyle olmam lazım” demiyorum. Bir erkek arkadaşım olduğunda “İşte bakın, böyle kadın olunur” yapmıyorum. Bunlar zaten benim yaşamam gereken şeyler, herkesin hayatında olması gerektiği gibi.
Ama ben ayrımcılık görüyorsam, ben sıkıntı çekiyorsam bu benim için insanlığa işaret ettiren bir şey. Ben buradan dönüp kadınlığımı sorgulamıyorum, kendi kadınlığımda bir yanlışlık aramıyorum. Çünkü çok doğal bir şey oradaki ve bu çok doğal şeyden dolayı birileri beni dövmek, öldürmek istiyor.
Sivil polisler gelip beni sıkıştırıyor, benden kimlik istiyorlar, “D. Hanım” deyip gülüyor, el hareketi çekiyor, “Nonoş, ibne, dönme” diyorlar.
Sokakta yürürken, metroya binerken, otobüsteyken tacize maruz kalıyorum. Hayır bence benim nasıl bir kadın olduğumu bilseler beni taciz etmezler. Çünkü mesela tantunicide çalışan bir erkek bana “Et var et” diye bağırsa, ben dönüp baksam, beğensem onu, “Evet et var, hadi ne istiyorsan yaşayalım” deyip yanına gitsem “Et yok et yok” diye bağırarak kaçacak. Çünkü o taciz ettikten sonrasını düşünmüyor, istemiyor bile. O sadece seni taciz etmek, senin kadın kimliğine saldırmak istiyor.
Hayat garip yani. Sistem garip. 5 yaşındayken bana “İbne, sen kızsın” diyen çocuklara 20 yaşında “Evet, ben kızım” dediğimde “Hayır, sen bir erkeksin” diyorlar bu sefer de.
“Kız olarak doğmak istemezdim, ben zaten kızım”
“Kız olarak doğmak ister miydin?” diye soranlar oluyor. Hayır, ben zaten kızım. Ben kız olarak doğdum, erkek bedeninde bir kız olarak. Mutluyum kendimle.
Çok fazla seks işçiliği teklifi aldım. Ve bu teklifler o kadar normal gerçekleşiyor ki, hani böyle anlatıldığı gibi değil. Bildiğiniz, böyle oturup sohbet ettiğiniz arkadaşınız espri anlamında birden bire “Ee D., ne zaman beldeliğe başlıyorsun?” diye soruyor. O espride bile bir gönderme var. Neden? Çünkü belli, ben bir iş bulamayacağım. Niye bulamayacağım? Çünkü mavi kimliğim var ve pembe görüntüdeyim. Hayır, bulacağım. Çünkü ben buyum, D.’yim ben ve D. olmam iş bulamam için bir sebep değil.
Kitap tezgahı açmadan önce Galata’da ipek kumaşlar satan bir butikte çalıştım mesela, İngilizcem çok iyi olduğu için. İpek kıyafetler giydim ve muhteşem güzel oldular. Çünkü gerçekten öyle bir kadındım, hala da öyleyim.
O yüzden bir kadın olarak benim tüm bacılarıma, kadın arkadaşlarıma söyleyebileceğim şey şu: Problem bizim kadınlığımızda değil. Kadınlığımızı, zaten onda bir problem olmadığı için, doğal olduğu için vurguluyoruz. Asıl problem insanların bizim kadın kimliğimizi kabul etmemelerinde.
Farklılıklara tahammül yok. Dünyada trans bireylere sistematik olarak işkence eden iki toplum var; biri Pakistan, biri Türkiye. Türkiye’de hiçbir toplumda olmayan bir sermaye sınıfı vardır; travestilik… Pakistan’da ise bunun ismi ‘hicra’dır. Yalnızca seks işçisi trans kadınların oluşturduğu bir sermaye sınıfıdır bu, kast sistemindeki gibi sosyal bir sınıftır. Bu sınıfın da belli kuralları ve ritüelleri vardır. Pakistan’da intersex doğan her bebek ‘hicra’lara verilir. “Bu bebeğin cinsiyeti belli değil, bu sizlerden, siz yetiştirin.” denir.
“Patrona göre ‘iyi’ işçi ile topluma göre ‘iyi’ kadın aynı şey”
Her olgunun doğal olan bir hali, durumu var. Mesela bir işyerinde çalışıyorsun, diyelim ki 14 saat. O kadar uzun saat çalıştıktan sonra hastalanıyorsun, isyan ediyorsun. Patron sana “Bak herkes öyle çalışıyor, kimse isyan etmiyor, o zaman sen iyi bir çalışan değilsin” diyorsa burada yanlış, hatalı olan sen değilsin. Doğal olmayan senin çalışma saatin.
Ya da mesela aile hayatında. Sen bir bireysin, olduğun kişisin. Sana diyor ki “Hayır, kendin gibi olma, benim değerlerime göre yaşa, benim senin için kurduğum projeye itaat et”. Hani sanki Akitanya Arşidükü filanmışız, çok soylu mahallelerde oturuyormuşuz gibi “Aman laf söz çıkmasın” diyorlar ya. Bilirsiniz küçük mahallelerde bir kızın saçını boyatması bile büyük bir olaydır. Değil aslında. Doğal olan o kızın yaptığı, senin yaptığın. Asıl hatalı ve hastalıklı olan onların senin üstünde kurmaya çalıştıkları tahakküm.
“İyi işçi” “İyi kadın” filan, onların öyle dediği gibi olmuyor yani. O “iyi”ler hep susmak, asimile olmak, bir şeylerin sana empoze edilmesi, kimliğini kaybetmen anlamına geliyor. İki seçeneğin var: Ya susacaksın, kendi olmak istediğin kişiyi baskılayıp onların olmanı istediği kişi olacaksın ya da onlara inanıp sen de onların sana biçtiği rolü oynamak isteyeceksin.
Bugün burada bunları konuştuğumuza göre, sistemin bizim önümüze sunmadığı o üçüncü yoldan gitmişiz. Artık bundan sonra bize düşen şey mücadele etmek.
Ve ben toplumsal olması gereken o mücadeleyi kişiselleştirip “E ben 14 saat çalışmak istemiyorum, hiç çalışmayacağım” diyenlere de kızıyorum. “Ben kadındım, kadın olmama da izin vermediler, ben de o zaman her şeyi boş verip onların olmamı istediği yaratık oluyorum” deyip mücadele etmeyi bırakan ve uyuşturucu, alkol batağına saplanan trans bireylere de kızıyorum. Seks işçisi sermayesine, metalaştırılmış kadınlara baktığınızda aşağı yukarı hep böyledir. Hayatlarının bir noktasında birileri veya bir şeyler, onlara kadın olmadıklarını kabul ettirmiştir. Onlar da kadın kimliklerinde diretmek, mücadele etmek yerine her şeyden vazgeçerler. Böyle bir vazgeçiş olmamalı. Bu söylediklerim seks işçisi trans kadınları ötekileştirdiğim anlamına gelmiyor, öyle de anlaşılmasın.
“Toplum ‘bayansın’ diye yaptığı kibarlıkları biriktirmiş de acısını şiddet olarak çıkarıyormuş gibi”
Her sorunu çözüme kavuşturduk, her şeyi yıktık geçtik gibi de anlaşılmasın. Ben toplumsal bir kadınım. Kabullenemediğim pek çok şey var, içimde pek çok fobi var, çok cahil olduğum konular var, pek çok zaman hakkımı arayamazken buluyorum kendimi. Kimse kurtulmuş değil tam olarak. Biz bunları konuşuyoruz, aman ne kadar bilinçliyiz diye bir şey yok. Hepimiz aynı tuvaletteyiz hala.
Benim kadın olmaya bakış açım şu: Mesela yolda yürürken iki erkek karşınızdan geliyorsa “Hanımefendi geçiyor, bir çekilin” derler. Sanki bu kibarlıkları, bu centilmenlikleri biriktirmişler biriktirmişler de bunun acısını şiddetle çıkarıyorlarmış gibi geliyor. Öyle bir denklem varmış gibi.
Hani bir “bayan” olduğunuz zamanlar, bir de “kadın “ olduğunuz zamanlar var. Ve bir bayan olmak hoşuma giderken benim, aynı zamanda bir kadın olmak da hoşuma gidiyor. Bunun dışında “bayan demeyin” dememizin sebebi, biz sizin belli duvarlarla yaklaştığınız, belli toleranslar gösterdiğiniz, bizim için fedakârlıklar yapıp, bizi meta olarak görüp bizden bir şeyler kopartmaya çalıştığınız malzemeler, varlıklar değiliz. Çünkü “bayan” demek, “Elimde olsa seni öldüreceğim, sana tecavüz edeceğim, ama etmiyorum çünkü bayansın, dua et” demek.
Bayan da olsa, bayan değil kadın, kadın değil orospu, orospu değil dönme, dönme değil ibne de olsa o nefret kendini gösterecek bir yer illa ki buluyor.