2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı’nın 25. Yıldönümünde yakılan canlar için Madımak Oteli önünde anma düzenlendi. Anmada yapılan ortak basın açıklamasında, “Zaman aşımını tanımıyoruz, Sivas’ın ışığı sonsuza kadar sönmeyecek” denildi.
Anma için Türkiye’nin dört bir yanından ve Avrupa’nın birçok kentinden Sivas’a gelenler, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Sivas Şubesi önünde toplandı, ardından ikisi otel çalışanı olmak üzere 35 kişinin yakılarak katledildiği Madımak Oteli’ne yürüdü.
Yürüyüş sırasında olayda yaşamını yitirenlerin yakınları ön safta yer aldı. ‘Sivas’ın hesabı sorulacak’ sloganları atarak, ellerinde döviz ve fotoğraflar ile yürüyen yaklaşık 3 bin kişi, eski otel binası önünde toplandı. Polis bariyeri ile kapatılan binanın önüne sadece siyasi parti temsilcileri ile olayda hayatını kaybedenlerin yakınları alındı.
Madımak Oteli önünde toplanan binlerce kişi, otelin ‘Utanç Müzesi’ne çevrilmesini isteyerek, adalet talep etti. Anmaya, HDP ve CHP milletvekilleri ile sol partiler, dernekler, Alevi dedeleri ve kurum başkanları katıldı.
Otel binasının önüne ellerinde kaybettikleri yakınlarının fotoğrafları ile gelen aileler, gözyaşı döktü. Birbirine sarılan aile fertleri, önceki yıllardaki geleneği sürdürerek, müze yapılmadığı gerekçesiyle içeri girmeyip, ellerindeki fotoğrafları ve karanfilleri binanın önüne bıraktı. Bina önünde saygı duruşunda bulunulurken, yaşamını yetiren 35 kişinin ismi bu sırada tek tek okundu ardından semah dönüldü. Programa katılan sivil toplum kuruluşları adına açıklamalar okundu. Çeşitli sivil toplum kuruluşları adına yapılan açıklamalarda, Madımak Oteli’nin müze yapılması konusundaki istek tekrarlandı. 26’ncı yıl dönümünde binanın müze olarak görülmek istendiği belirtildi.
Ortak basın metnini okuyan Pir Hüseyin Güzelgül, Sivas Katliamı’nda yaşananların bugün aynı mantıkla hala devam etmekte olduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
Dün Sivas’ta katliam yaptıranlar bugün Suruç’ta, Ankara’da katliam yaptıranlarla aynı kişiler, aynı güç odaklarıdır. Toplumda insanlığa, barışa, demokrasiye, eşitliğe, özgürlüğe doğru bir talep yükseldiğinde, egemen güçler buna katliamla karşılık vermekte; sonrada bunu unutmamızı istemektedirler. Unutmamızı istiyorlar ki, yenilerini rahatça yapabilsinler. Toplumu korku, baskı ve sindirme yöntemi ile yönetebilsinler.
Katliamı unutmayacaklarını vurgulayan Güzelgüz, sözlerini şöyle sürdürdü:
Dünyanın gözleri önünde, televizyonlar canlı yayını yaparken, on binlerce kişinin yapmış olduğu katliamın yaraları aradan geçen 25 yıla rağmen hala sarılabilmiş değildir. On yıllarca devam eden dava süreçleri, tutuklamalar, gözaltılar, serbest bırakılanlar, yakalanamayanlar, aranıyorken askerlik yapanlar, katliamın yapıldığı yere 100 metre mesafede yaşadığı ölünce ortaya çıkanlar sanıklar… Katillerin avukatlığını yapıp, sonrada buradan milletvekilliğine, bakanlığa terfi eden siyasiler… Ve zaman aşımı… Madımak katliamından bu yana 25 yıl böyle geçti…
Sivas Katliamı’nın bilime, sanata, gençliğe ve geleceğe yönelik yapılan bir saldırı niteliği taşıdığını vurgulayan Güzelgüz, “Aradan geçen bunca zamana rağmen mevcut iktidarların tutumunun değişmediğini, asimilasyoncu ve ötekileştirici politikalara devam ederek bu saldırıyı her alanda ve her boyutta devam ettirdiğini gördük” dedi.
“Bütün bu olumsuzluklara karşı, ezilen Alevilerin, yok sayılan Kürtlerin, ezilen-sömürülen emekçilerin bir araya gelmesinden, ortak mücadele hattı oluşturmasından başkaca bir yol yoktur” diyen Güzelyüz, Alevilerin taleplerini şöyle sıraladı:
*Devlet resmi olarak özür dilemelidir
*Sorumlular yargılanmalıdır
*Madımak oteli Alevilerin talep ettiği şekli ile bir utanç müzesine dönüştürülmelidir
Hüseyin Güzelgül, sözlerini şöyle sonlandırdı:
Madımak utanç müzesi yapılmadan biz her gün yanmaya devam edeceğiz. Yanan 33 canımızın daha özgür, daha eşit, halkların kardeşliğinde, demokratik, laik bir dünya düşü, bizim düşümüz, bizim hedefimiz olmaya devam edecektir. Zaman aşımını tanımıyoruz, Sivas’ın ışığı sonsuza kadar sönmeyecek.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile beraberindeki milletvekilleri ve HDP’li vekiller de binanın önüne gelerek, karanfil bıraktı. Burada konuşan CHP’li Ağbaba, şunları söyledi:
25 yıldan beri insan olan herkesin yüreği yanıyor, bu acıyı yaşıyor. Sivas katliamının gerçek suçluları hesap vermediği sürece o yüreklerde yanan ateşler sönmeyecek. Hesap verilmediği gibi maalesef bu cinayeti işleyen katillerin mağdur gösterilmeye çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Mağdur varsa burada yanan çocuklarımızdır. 18 yaşında, 20 yaşında yanan ailelerdir. Yanan, Türkiye’dir. Bu olayın mağduru bütün insanlıktır, bütün Türkiye’dir. Bizler insan haklarına, barışa, demokrasiye inanan insanlar, bu acının unutulmaması için mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu olayla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne onlarca önerge verdik aydınlanması için. Bu mücadele bundan sonra devam edecek. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri olarak bu yaşanan acının arkasındaki karanlık güçler ortaya çıkıncaya kadar devam edecek. Maalesef Türkiye katliamlar tarihi, maalesef Türkiye her gün yeni katliamları yaşıyor. Dün Suruç’ta yaşandı bir katliam, dün Ankara Gar Meydanı’nda yaşandı, Merasim Sokak’ta yaşandı. Beşiktaş Meydanı’nda yaşandı. Kayseri’de yaşandı katliamlar. Bu katliamlarla yüzleşmediğimiz ve hesaplaşmadığımız sürece ve bu katliamların arkasındaki güçleri bulmadığımız sürece bu yaralar kapanmaz. Biz cinayetleri, katliamları kim yaparsa yapsın onların karşısında olduğumuzu bilinmesi gerekiyor. Bugün 2 Temmuz, yarın Başbağlar’da olacağız. Bizim için katliamların, katillerin hiçbir farkı yok. Merasim Sokak’ın, Beşiktaş’ın, 10 Ekim’in, Suruç’un katilleri ile Sivas’ın katilleri arasında hiçbir fark yok. Bütün katliamları kınıyoruz.
HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen ise şöyle konuştu:
1993 yılında yaşanan bu vahşetle yüzleşebilseydik, etkin bir yargılama ve ciddi bir idari soruşturma yapabilseydik bunu hem toplum vicdanında mahkum edebilirdik hem de bu 25 yılında yaşanan hiçbir başka karanlık olaya, vahşete insan yakma, katletme vakalarına tanıklık etmezdik. Önümüzde çok ciddi bir sorumluluk var; o da insan yakan zihniyetle yüzleşmek ve hesaplaşmak. Kimsenin inancından dolayı ayrımcılığa uğramadığı bir ülke ve dünya için bir araya gelmek; özgür, eşit, demokratik yaşayacağımız bir Türkiye’yi birlikte kurma sorumluluğu 33 canımıza karşı borcumuzdur. Muhalefet dinamiklerinin bir araya gelmesi Madımak kurbanlarına karşı sorumluluktur. İnanıyoruz ki bu ülkede bir daha böyle vahşetlerin yaşanmamasının biricik güvencesi demokrasi için mücadele etmek, bir araya gelmek ve ayrımcı anayasayı ortadan kaldıracak güçlü bir irade kurmaktır. Bu ülkede bütün toplumsal muhalefet dinamiklerinin geçmişteki tüm önyargılarını aşarak bir araya gelmesi, Madımak kurbanlarına karşı vicdani sorumluluğudur. Biz HDP olarak bu çabanın arayışı içinde olmayı siyasetin bir görevi addediyoruz.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) adına Gani Kaplan, olayın üzerinden 25 yıl geçtiğini belirterek, bina içinde oluşturulan ve yaşamını yitirenlerin isimlerinin yer aldığı alanda göstericilerden ölen Ahmet Alan ile Hakan Türkgil’in isminin kaldırılmasını istediklerini belirterek, şunları kaydetti:
Dikkat ederseniz hiçbir şehit ailemiz yangından sonra içeriye girmedi. Burası yıllarca lokanta olarak kullanıldı. Sonra Özel İdare burasını bilim, kültür müzesi haline getirdi ancak buna rağmen ailelerimiz içeriye adımını atmadı. Bunun nedeni içeride 2 katilin ismi vardır. Katilin isimleri burada olduğu sürece hiçbir aile burayı ziyaret etmez. Bu hükümetten acil olarak talebimiz şudur. Bir an önce 2 tane katilin ismi buradan kaldırılsın. Nasıl ki Ankara Gar’ı katliamındaki katillerin ismi yazılmıyorsa nasıl ki 15 Temmuz’daki şehitlerin isimlerinin yanına katillerin ismi yoksa buradakilerin de lütfen, bir an önce isimleri kaldırsınlar. Burayı derhal Alevi kurumlarına teslim etsinler. Biz de en kısa zamanda ‘Sivas Şehitleri Utanç Müzesi’ni buraya yapalım.
Konuşmaların ardından gruplar, geldikleri güzergahı kullanarak, alandan ayrıldı.