“TÜİK verilerine göre, son 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğu devletin izniyle evlendirildi.
Son 6 yılda 142 bin 298 çocuk anne oldu ve bu çocukların büyük kısmı dini nikâh ile evlendirildi.
Türkiye’de 2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaptı.
15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum yapan çocuk sayısı ise 15 bin 937 olarak kayıtlara geçti.”
Çocuk istismarı, yasalar ile toplum tarafından tanınan yobazların şuursuz söylemlerinin ve devletin çocuk istismarını nikahla aklama yöneliminin verdiği yetkiye dayanarak(!) her geçen gün yaygınlaşıyor. Toplumun çürümüşlüğüyle paralel olarak da iğrençleşiyor…
9 yaşındaki bir kız çocuğu voleybol antrenörü olan 50-60 yaşlarındaki bir sapık tarafından seneler boyunca psikolojik ve cinsel şiddete maruz bırakılıyor. Çocuk ve ailesi tehdit, şantaj, iftira, ne pislik varsa hepsini yaşıyor ve hala yaşamaya devam ediyor.
Şikayetlerini geri çekmedikleri takdirde ar ve şeref yoksunu sapık tarafından çekilmiş olan çocuğun çıplak fotoğraflarını yaymakla tehdit eden ve sapık cezaevine girdikten sonra bu pisliği yapan kişi aylardır bulunamıyor. Üstelik, henüz tehdit edilir edilmez Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dilekçe yazan anneye cevaben ‘Davanız kovuşturma aşamasında olduğu için biz müdahil olamıyoruz’ deniliyor. Sanki davadan çıkacak sonuç 9 yaşındaki bir çocuğun çıplak fotoğraflarının çekilip yayınlanmasının gerçekliğini etkileyebilirmiş gibi…
Yani sapık antrenör cezaevine giriyor ama ailenin yaşadığı travma bitmek bilmiyor. Onlara bu travmayı yaşatan, alenen çocuk pornografisi yayınlayan bir diğer vicdansız sapık da ne hikmetse aylardır bulunamıyor, ki arandığı bile kuşkulu…
‘Sen benim kadınımsın’
Hürriyet’ten Ayşe Arman’ın haberine göre; 14 yaşındaki bir kız çocuğu, 9 yaşından itibaren 4 sene boyunca voleybol antrenörü olan sapığın sistematik cinsel saldırılarına maruz kalıyor. ‘Aileni öldürürüm’ diye tehdit edilen çocuk, ‘Ailen sana değer vermiyor, onlar kardeşini seviyor. Ben seni çok seviyorum, sen benim kadınımsın’ gibi mide bulandırıcı söylemlerle psikolojik baskı görüyor ve seneler boyunca yaşadıklarını kimseye anlatamıyor.
Aile çocukla konuşmaya çalıştıklarında hepten içine kapanması ve ağlamasından dolayı üzerine gidemiyor ve rehber öğretmeninden yardım istiyor ancak çocuğun ruh halinin sebebinin ergenlikle ilişkili olarak dönemsel sorunlar olabileceğini sanıp, net olarak anlayamıyorlar.
Olayın ortaya çıkması, çocuğun babasının tesadüfen çocuğun telefonundan sapık antrenörle olan mesajlaşmalarını görmesiyle oluyor. Dehşete düşen aile çocuğa ‘Ne olduysa bize anlat, sana kızmayacağız, bu adam sana bir şey yaptı mı?’ diye soruyor, çocuk anlatmaya başlıyor, anlatırken parmakları kasılıyor…
‘Ben boşarım onlar evlenir’
Anne, ilk olarak sapık antrenörün eşiyle konuşuyor ve olayı anlatıyor. Sapık antrenörün eşi de, kocasından aşağı kalmayan bir iğrençlikle çocuğun annesine ‘Tecavüzcüler, tecavüz ettikleri çocuklarla evlendiriliyor. Ben boşarım onlar evlenir’ gibi bir cevap veriyor…
Aile, sapık antrenörü savcılığa veriyor, akabinde annenin telefonuna yabancı bir numaradan kızının çıplak fotoğrafları geliyor ve aynı numaradan aranıyor: ‘Şikayetinizi geri çekmezseniz bu fotoğrafları internet üzerinden yayarız’…
Geri adım atmayan aile şikayetlerini geri çekmiyor. Dava esnasında sapık antrenör, öncesinde çocuğa psikolojik şiddet uygulamak için kullandığı ‘Annen de benimle birlikte oluyor. Bu kötü bir şey değil, normal bir şey’ savunmasına mahkemede de devam etmek istiyor ve hakimden ‘Anneyle ne yaptığın beni ilgilendirmiyor. Sen çocuğa ne yaptın, onu söyle!’ cevabını alıyor. Baba ise eşine güvendiğini ve iftiraya inanmadığını söylüyor ve ekliyor; “Ayrıca kızıma yaptıklarıyla, karımla ilişkisinin olması arasında ne alaka var. Biz burada sapıklıktan, pedofiliden, dokuz yaşındaki bir çocuğa tecavüzden söz ediyoruz’…
‘Adalet istiyoruz. Ama gerçek adalet!’
Davanın devam ettiği 11 ay sonunda sapık antrenör 34 yıl ceza alıyor. Sapık cezaevine girdikten sonra dava dosyasında olan ve anneye gönderilen fotoğraflar ailenin tanıdığı insanlara gönderilmeye başlanıyor. Anne, kızının ve kendinin psikolojik destek aldıklarını söyleyerek ekliyor;
‘O iğrenç fotoğrafları herkese göndermeye başladılar. Şikayetçi oldum. Yabancı uyruklu birisinin üzerine çıktı telefon. Ama altı aydır bu rezilliği yapan bulunamadı. Ve fotoğraf yüklemeye devam ediyorlar. Kızımız bundan böyle okula gitmeyi reddediyor.
Adalet istiyoruz. Adalet istiyoruz. Adalet istiyoruz. Ama gerçek adalet! Sesimizin duyulması için ille de ölmemiz mi gerekiyor? Ben şanslıyım, çocuğumu ölü de bulabilirdim. Ya da hiç bulamayabilirdim…
WhatsApp’tan tehdit edildiğimizde, Sosyal Politikalar Bakanlığı’na dilekçe yazdım. Dedim ki, ‘Böyle böyle oldu. Tehdit ediliyoruz. Lütfen bize yardımcı olun’ Oradan beni bir avukat aradı ve ‘Davanız kovuşturma aşamasında olduğu için biz müdahil olamıyoruz!’ dedi. Şimdi birilerinin bir şey yapmasını bekliyoruz. Birileri bir şey yapsın ve bu rezaleti durdursunlar artık’…