Ozan Zöngür
AKP ile ilişkileri üzerinden birkaç yıl içinde palazlanan, taşeronluktan enerji-inşaat-gıda gibi sektörlere kadar yayılan büyük bir gruba dönüşen, Cengiz Holding’i bile sollayacak büyüklükteki ihaleleri kapan hatta çok yağlı işleri bile ihalesiz yutan Bayburt Group, geçtiğimiz günlerde Ataköy-İkitelli metro hattı şantiyesinde çalışan 700’e yakın işçinin işine, hiçbir gerekçe göstermeden son vermişti.
Hakları gasp edilen işçilerin bir kısmı şirketin sunduğu sözleşmeyi imzalayıp şantiyeyi terk etmiş, bir kısmı da hakları için eylem yapmıştı. İşçilerin direnişi karşısında Bayburt Group ücretlerin üçte birini ödeyince işçiler eylemlerine son vermişti.
Bu gelişmelerden sonra açığa çıkan gerçeklerse Bayburt Group’un kar oranlarındaki gerileme ve bunun birebir bağlı olduğu devlet olanaklarını tepe tepe kullanmaktaki zayıflamayla birlikte (kriz etkisiyle!) nasıl bir saldırganlık içine girdiğini gösteriyor.
Ekonominin bel kemiği haline getirilen, sadece cömertçe dağıtılan kredilerle değil hibeler ve sayısız kolaylıkla palazlandırılan inşaat patronlarının krizle birlikte yaşadıkları sarsıntının sonuçlarının hayli ağresif ve saldırgan olacağını ortaya koyuyor.
Bu aynı zamanda inşaat işkolunda nasıl bir örgütlenme ve duruş sergilenmesi gerektiğini de önümüze koyuyor.
Yozgat’tan dört ay önce gelen ve Bayburt Group’ta üç buçuk aydır çalışan İslam Güneş isimli işçinin Cumhuriyet’e aktardığı bilgiler bu şirketin de diğer yandaş şirketler gibi asıl olarak dayandığı siyasi ilişkiler üzerinden palazlandığını, bu ilişkilerdeki bir zayıflamanın ya da şimdi olduğu gibi krizin yarattığı zorunlu daralmalarla birlikte sekteye uğradığı noktada neler olabileceğini ortaya koyuyor.
Güneş, şirketin bu tutumunda devletin verdiği hakediş ödeneğinin kesintiye uğramasının etkili olduğunu, zarar etmemek için böyle bir karar aldığını belirterek, “Bizim çalıştığımız şantiyeden 450 kişi işten çıkarıldı. 250 kişi de diğer şantiyelerden çıkarıldı. Her gün işçi çıkarıyorlar. Hiçbir gerekçe göstermiyorlar. Devlet ödenek vermediği için işçi çıkardıklarını sonradan söylediler” diyor.
Haklarını alamayacakları için telaşa kapıldığını belirten Güneş, şirketin işçilerin haklarını gasp eden bir sözleşme hazırlayıp sunduğunu ve imzalamaları doğrultusunda tehdit edildiklerini aktarıyor.
Güneş, yetkililerin kendilerine ihbar tazminatını vereceklerini söylediğini ancak bunu da vermediklerini dile getiriyor.
‘Bu şirket mafya gibi’
Firma çalışanlarının şantiye içinde gözdağı vermek için silahlarla ateş ettiklerini de belirten Güneş şunları söylüyor: “Yani ben mafyayım haklarınız umurumda değil, imzalayın gidin buradan dediler. Burada olaylar oldu diye bir sürü polis geldi. Şirketin adamları belinde silah geziyor, önünde çekip beline koyuyor. Polis hiçbir şey demiyor.”
25 gün önce Bitlis’ten çalışmak için geldiğini belirten Emrah Özdemir ise hak arama eylemi sırasında firmanın kamp amiri tarafından tehdit edildiklerini belirtiyor: “Kampta kalırsanız yangın çıkabilir, taş düşebilir diye bizi tehdit ediyorlardı.” Şantiye alanında 2 bin çalışanın olduğunu söyleyen Özdemir, kalanların işine de bayramdan sonra son verileceğini ifade ediyor.