Bursa’dan başlattıkları yürüyüşün 4. gününde Cargill direnişçileri feribotla Yalova’dan Gebze’ye geçti ve Flormar direnişçileriyle buluştu.
Direnişin 153. günündeki Cargill ve 125. günündeki Flormar işçileri Topçular’da bir araya gelerek hep bir ağızdan “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!” diyerek yürüyüşe başladılar.
Yürüyüşe Flormar işçilerinin yanısıra çeşitli parti ve sendikalardan da temsilciler katıldı. Topçular Feribot İskelesi’nde başlayan yürüyüş Gebze Meydanı’nda sonlandı.
Yürüyüşte “Flormar işçisi yalnız değildir!”, “Cargill işçisi yalnız değildir!”, “Sendika hakkımız söke söke alırız!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganlarının yanısıra Gebze merkezine girildikten sonra sıklıkla “Gebze uyuma emekçine sahip çık!” sloganı atıldı.
Gebze Meydanı’nda noktalanan yürüyüşten sonra basın açıklaması gerçekleştirildi. Akabinde direnişçi işçiler ve sendikacılar söz alarak konuşmalar yaptı.
Basın açıklaması noktalandıktan sonra işçilerle birebir sohbet ettik. Gebze Meydanı’nda duvar dibindeki gölgeliğe oturan işçilere katıldık. Okullar yeni açıldığı için gündem de okul masraflarıydı.
Ailelerini sorduk bunun üzerine, “yapma etme bırak bu işleri gir bir işe çalış” diyenler var mıydı diye…
-Benim ailem alıştı artık. 2012’de başladık Cargill’de örgütlenmeye, zaten ben de 2014’te işten çıkarıldım. Genelde anne babalar endişelendikleri için yapma etme diyorlar ama bu da çok doğal.
“Peki yemek işini nasıl çözüyorsunuz, ne yiyor ne içiyorsunuz?” diye soruyoruz.
-Ekmek arası falan yiyoruz.
O esnada başka bir Cargill direnişçisi gülerek lafa giriyor.
-Destekçiler sağolsun aslında envai çeşit yemek yiyoruz. Baklava, börek, fındık hatta muz… Sağolsunlar hepsi. Biz yürüyüşe başlarken kilo veririz diyorduk ama bu gidişle kilo alacağız.
“Yürümekten bahsetmişken, sahi kimden çıktı bu yürüme fikri? Ve hemen kabul edildi mi?”
-Cargill’de direnişteyken başka ne yapabiliriz diye düşünüyorduk. Buradan İstanbul’a yürüyebiliriz diye lafı dolaşıyordu. Sonra zaman geçtikçe o “yürüyebiliriz ‘ne zaman yürüyoruz’a dönüştü. 150’nci günde karar kıldık.
Yine başka bir direnişçi gülerek ekliyor:
-Sonra ayaklar su toplamaya başlayınca “kimdi o yürüyelim diyen” demeye başladık.
“Başka ne gibi yöntemler olabilir?” diye soruyoruz ama ortam neşeli, dolayısıyla eğlenceli bir cevap alıyoruz:
-Ya aslında şirketin genel merkezi Amerika’da. Oraya da yürürüz artık ne yapalım.
-Okyanusu da yüzerek geçeriz.
Farklı yöntemlere duyulan ihtiyacın yakıcılığından söz açılıyor.
-Cargill’in dezavantajı tüketicinin ürünü rafta görememesi. Toptan çalışılıyor, hammadde gibi düşünebilirsiniz, nişasta mesela, onu bir firma alıyor etiketleyip satıyor. Dolayısıyla ismen tüketiciye yabancı kalıyor Cargill.
Son sorumuz 3. Havaalanı, orayı ziyaret etmeyi düşünüyorlar mı?
-Bizim yürüyüş programımız cuma gününe kadar, eğer sonlanmamış olursa sonrasında ziyaret edebiliriz. Yürüyüş esnasında da selam yollamayı es geçmeyeceğiz tabii ki.
Sohbet sonunda yemek geliyor işçilere, bize de ikram ediyorlar. Tokuz diyoruz ama ısrar ediyorlar, “sonra basını aç bıraktılar diye yazmayın” diye takılıyorlar.
Sonrasında yarın 7:30’ta Flormar fabrikası önünde tekrar görüşmek üzere direnişçilerden ayrılıyoruz.