Önceki gün Urfa’da bir işsiz işçi “İşsiz ve açım” diyerek bedenini tutuşturdu.
Dün Taksim’de vince çıkan başka bir işsiz işçi, işsizliğini, çaresizliğini haykırarak intihar etmeye teşebbüs etti.
Yine dün Kocaeli Körfez ilçesi Yukarı Hereke Mahallesi Kalıcı Konutlar’da yaşayan 45 yaşındaki İsmail Devrim, liseye giden oğlunun okul kıyafeti için derse alınmak istenmediğini öğrendi. İsmail Devrim bir süre önce çalıştığı işyerinde “iş kazası” geçirmiş, işsiz kalmış ve ciddi maddi sıkıntılarla boğuşuyordu.
“Kriz yok” denilmesinin üzerinden saatler geçmişken Türkiye’deki manzaranın çarpıcı göstergelerinden biri bu işsizlik, yoksulluk, çaresizlik ve çıkışsızlıkla yönelinen intihar girişimleri oldu.
Emekçiler cephesinden bu krizin tek sonucu bunlar olmadı. Yaratılan toplumsal kutuplaşmanın nasıl bir çürümeye dönüştüğü de intiharların ardından verilen çeşitli tepkilerle bir kez daha su yüzüne çıktı. AKP’yle çıkar ve ideolojik körlük temelinde ilişki kuran kesimler açısından utanç verici tepkiler bunlar. İntihar eden İsmail Devrim’in arkasından bile başka gerekçeler bulmaya çalışan, eski fotoğraflarını bulup “yoksulsa çocuğuyla nasıl döner yer?” gibi akıl almaz cümlelerle paylaşan, intiharı bile komplocu kafalarıyla bir yerlere bağlayan bir çürüme bu!
Diğeri, ardı ardına gelen konkordato haberleri, oradan buradan gelen işçi kıyımı haberleri oldu.
“Kriz yok” diyen devletin tüm bu gelişmeler karşısında yaptığı tek hamle burjuvaların güvenliğini sağlayacak OHAL talebi ve teşvik paketleri oldu.
İşsizliği, yoksulluğu artık onursal bir sorun olarak da yaşayan işçiler-emekçilere düşense intihar teşebbüsleri-intiharlar oluyor.
Örgütsüzlüğün somut ifadesi ve aynı zamanda çığlığı olarak…
Bu yolu değil de direnmeyi seçen işçilerin payınaysa patronların güvenliği için zaten fiilen mevcut olan OHAL’i daha katmerli bir zorbalıkla geri getirmek olacak.
Direnen 3. Havalimanı işçilerine yaptıkları gibi polis-jandarma copu, işkence, tutuklama…
Kısacası tablo hızlı bir örgütlenme ve seferber olmayı adeta dayatıyor!…