İnşaat-İş: Suçlu İGA ve onları denetlemekle görevli olanlardır



İnşaat-İş, İGA Genel Direktörü Kadri Samsunlu’nun Fatih Altaylı’ya yaptığı açıklamalardaki iki yüzlülüğü ve pişkinliği teşhir eden bir açıklama yayınladı


İnşaat-İş, Fatih Altaylı’ya konuşan İGA Genel Direktörü Kadri Samsunlu’nun, “işçiler haklıydı”, “haberim yoktu” içerikli değerlendirmelerine ilişkin yaptığı açıklamada, “Samsunlu’nun açıklamalarının kendisi yeni bir suç duyurusudur. Bizzat kendisi ve buraları denetlemekle mükellef resmi kurumlar hakkında yapılmış bir suç duyurusu… Bu açıklamalardan sonra bir kez daha yineliyoruz: Arkadaşlarımızı serbest bırakın! Onları değil, tüm bu suçları üstlenen patronu(ları) ve onu (onları) denetlemekle görevli resmi temsilcileri-görevlileri yargılayan! Bir suçlu varsa onlardır!” diyerek, şunları ifade etti:

İGA patronu kendisi hakkında suç duyurusunda bulunurken, arkadaşlarımız tutsak!

 

14 Eylül günü 3. Havalimanı’nda yaşanan işçi isyanının ardından, yüzlerce işçiyle birlikte sendika yöneticilerimiz de gözaltına alınmış ve sonunda 3. Havalimanı’na dönen kameralar ve uzatılan mikrofonlar inşaat işçisinin yaşam ve çalışma koşullarından toplumu haberdar etmişti.

 

Ortaya çıkan toplumsal vicdan karşısında, lağım medyasının haşereleri, doğrudan meşru haklarını kullanan işçilere ve görevlerini yapan sendika emekçilerine saldıran, hakaretler eden bir pozisyon almıştı. İGA’nın özel güvenlik personeli gibi davranan jandarma, işkenceyle gözaltına aldığı işçilerimizi ve sendikacılarımızı, İGA’nın beyaz yakalı maşalarıyla birlikte sorgulamış, yine bu beyaz yakalı maşaların yönlendirmeleriyle ifadeler alınmıştı.

 

Geçen sürede İGA ve iktidar, istedikleri karalamayı gerçekleştirememiş ve her gün su yüzüne çıkan kanıtlarla daha da gelişen, katılaşan bu toplumsal vicdanın önüne geçememiştir. 3. Havalimanı özelinde inşaat işçisinin genel durumu artık toplumun belleğinde yerini almıştır. Bu gerçek karşısında çark eden İGA, yandaş basın aracılığıyla günah çıkarmaya girişmiştir.

 

İlk günlerde bu direnişi kriminalize etmeye çalışanlardan Fatih Altaylı’nın aktardıkları, İGA patronlarının, bu günah çıkarma işini yaparlarken bile sorumluluk üstlenmekten itinayla kaçındıklarını gösteriyor. Servis sorununu, yemek kuyrukları meselesini, tahta kurularının varlığını kabul eden İGA yöneticisi, tüm bunlardan ya haberinin olmadığını söylüyor ya taşeron patronların gerekli düzenlemeye uyum göstermediklerini öne sürüyor ya da işçilerin yatakhanelere yemek sokarak hijyeni bozmalarının da payı olduğunu belirtiyor. Bu ölçüde bir kalabalığın yaşamsal sorunlarının organizasyonunun güç olduğundan da dem vuruyor. Fakat mesela iş cinayetlerinden, bir gün önceki servis kazası gibi ‘kazaların’ rutinliğinden, ödenmeyen ücretlerden ya da eksik yatırılan primlerden falan hiç bahsetmiyor.

 

İşçilerin kendiliğinden isyan ettiklerini ifade ederken, klasik kriminalizasyondan da vazgeçmiyor. Hem de bunu en sinsi biçimlerle yapıyor: ‘Bu kadar yoğun iş alanlarında her zaman sorunlar olabilir. Daha önce de belli sıkıntılar olmuş. O gün servis meselesinde aniden patlamış. Ve büyümüş…’ diyen Samsunlu, tüm kabullerine, o samimiyetsiz itiraflarına rağmen, ‘İlginç olan, buradaki güvenliğe rağmen dışardan tellerden içeri girenler olmuş’ diyor. Yani yine bir ‘dış mihrak’ yaratıyor.

 

Bu ‘dışardan girenlerin’ kimler olduğunu ve kendisinin de kabul ederek, hak verdiği bu işçi isyanında hangi görev bilinciyle orada bulunduklarını ve sendikacı kimlikleriyle bizzat işçiler tarafından oraya girmelerinin sağlandığını, içlerinden birinin orada zaten işçi olduğunu vs. perdeleyerek bilinçleri zehirlemekten geri durmuyor.

 

Bu arada timsah gözyaşlarını dökmeye de devam ediyor Samsunlu.

 

Kadri Samsunlu’nun yaptığı açıklamalara bakınca, 3. Havalimanı işçilerinin isyanının ne kadar haklı olduğunu bir kez daha gördük. İşçilerin düzeltilmesini istediği tüm koşulların varlığı kabul edilmiş. Fakat öte yandan işçi arkadaşlarımız ve sendika emekçileri hala tutuklu ve tutuklamalar da devam ediyor. ‘İşçiler haklıydı, onlardan özür diledim’ ya da ‘benim haberim yoktu’ diyerek verilen acıların sorumluluğunu üstlerinden atamazlar.

 

‘Jandarmanın müdahalesi çok sert olmuş’ diyor beyimiz, çok üzülmüş buna. O gün, o masada, Kadri Samsunlu’nun bizzat kendisi, kaymakam ve kendisinin çağırdığı jandarma komutanı da vardı. Kaymakam da komutan da İGA’nın erleri gibi hareket ediyorlardı oysaki…

 

İşçilerin fazla ücret ya da daha az çalışmak gibi taleplerle değil, ‘sadece bize insan gibi muamele edin’ isyanına, onları muhatap alarak çözüm üretmeyen, her zamanki kibirli yaklaşımlarla onları bu sefer de oyalayacağını sanan ve özünde işçiyi aşağılayan da en başta kendisi ve yanındaki resmi görevlilerdi. Yaptıkları açıklamanın hiçbir samimiyeti yoktur! Havalimanında jandarmanın ve polisin zulmü, cezaevinde hukuksuzluğun yarattığı zulüm devam etmektedir.

 

Bunun da ötesinde, Samsunlu’nun açıklamalarının kendisi yeni bir suç duyurusudur. Bizzat kendisi ve buraları denetlemekle mükellef resmi kurumlar hakkında yapılmış bir suç duyurusu… Bu açıklamalardan sonra bir kez daha yineliyoruz: Arkadaşlarımızı serbest bırakın! Onları değil, tüm bu suçları üstlenen patronu(ları) ve onu (onları) denetlemekle görevli resmi temsilcileri-görevlileri yargılayan!

 

Bir suçlu varsa onlardır!

 

  • İnşaat işçisi köle değildir!
  • Kavga, sokak, direniş! Yaşasın İnşaat-İş!

Ayrıca Kontrol Et

Bağımsız Maden-İş’ten Koç Holding ve Sendikalara Çağrı

Bağımsız Maden-İş, Fernas Madenciliğin Sahibi Ferhat Nasıroğlu’yla ortaklığı bulunan Koç Holding’i sorumluluk almaya, sendikaları Fernas işçileriyle dayanışmaya ve 14 Ekim’de Koç Holding önünde olmaya çağırdı