Bu zokaları yutacak mıyız?



Hükümet krizle mücadele adı altında işçi ve emekçilere dönük ciddi saldırılara hazırlanırken gelişecek öfkeyi de çeşitli aldatmacalarla hafifletmeye çalışıyor


Hükümetin işçi ve emekçilerin gündelik hayatlarını doğrudan etkileyecek düzeyde hissedilen krize karşı mücadele programının (Yeni Ekonomik Plan-YEP) temel çizgileri üç aşağı beş yukarı belli. İşçi ve emekçilerin eğitim-sağlık gibi temel toplumsal ihtiyaçlarının daha fazla paralı hale getirilmesi, patronların daha fazla ihya edilmesi hatta bunun için gerekirse kesilen işçi ücretleriyle oluşturulan ve şimdiye kadar işçi dışında her şeye kullanılan İşsizlik Fonu’nun bu ihyalar için kullanılması bunlardan biri. Ya da mesela Bireysel Emeklilik gibi mevcut sosyal güvenlik sistemini (bütün aksaklıklarına rağmen!) tamamen tasfiye eden, işçinin sosyal güvenlik hakkını esnek çalışma modelleriyle aslında fiilen gasp eden bir modeli zorunlu hale getirmeyi hesap ediyorlar. Emekçinin ücretinden yapılan fahiş oranlardaki kesintilere karşı “ben burdan çıkıyorum” deme hakkını bile elinden almaya hazırlanıyorlar.

Artan işsizlik oranları, yağmur olup yağan zamlarla etkisi giderek yakıcılaşan enflasyon, ardı ardına gelen iflas ve patronların kurtuluş yolu olarak gördükleri konkordato haberleri… derken bütün karanlığıyla üzerimize çöken bu krizin esas nedeni olan asalaklıklarının faturasını şimdi biz işçi ve emekçilere kesmek için yapmayacakları şey yok kısacası.

Bizim üzerimize bir karabasan gibi çöken tüm bu gelişmeler karşısında direnme hakkımızı kullanmamıza karşı geliştirdikelri yöntemleri 3. Havalimanı şantiyesindeki binlerce işçinin karşısına çıkarılan gaz-cop-gözaltı ve tutuklamalardan biliyoruz.

Diğer bir yöntem de öfkemizin şiddetini azaltacak göstermelik adımlar olacak. 17 ilde yapılan ekmek zamlarının bakanlık müdahalesiyle geri çektirilmesi ya da şirketlerin bazı tüketim maddelerinde yüzde 10 oranında indirime gitmesinin sağlanması…

Enflasyonun esas nedenleriyle mücadele etmelerini elbette beklemiyoruz. Zaten kendileri bunun asıl faillerinden biri. Fakat emekçilere bir kez daha “enayi” muamelesi yapılması ve sanki tüm bu zammın nedeni “fırsatçı esnafmış” gibi bir tablo çizilmesi karşısında sessiz mi kalacağız?

Zammın, işsizliğin, ekonomik-sosyal yıkımın nedeninin asalak kapitalizmdir, onun kar hırsına uygun politikalar üreten siyasi sistemin kendisidir.

Çökertilen tarımın, ardı ardına yapılan akaryakıt-elektrik-doğalgaz zamlarının ve tüm bunların yarattığı maliyet artışının sebebi fırıncı esnaf değildir. Ona bu zammı yaptırtan ekonomik politikaların ve gidişatın kendisidir. Hükümetin siyasi hesaplarının faturasını büyük patronlara değil de 50 kuruş zam yapmak zorunda kalan küçük esnafa çıkarmasının ve bunu biz emekçilere böyle lanse etmesinin burjuva ikiyüzlülük dışında bir anlamı yoktur!

Ya da marketlerde satılan ürünlere zaten astronomik oranda yapılmış zamların şimdi yüzde 10 indirim gibi cafcaflı bir paketle sunulmasının da biz emekçilerin üzerine çöken kriz karabasanının hafifletecek bir tarafı yoktur.

Riyakarlık ve halka “aptal” muamelesi yapılması anlamına gelen bu politikaların sonuçlarının piyasada karaborsa, fırsatçılık ve başka ek külfetler olarak yine bize döneceği de ayan beyan ortada.

Nitekim fırıncıların ekmeğe zam yapılmaması halinde 1 hafta içinde ekmek üretimini durduracağına dair haberler gelmeye başladı bile.

Bugün basına yansıyan ve hemen hepsine zaten astronomik oranda zam bindirilmiş olan 406 ürünün yüzde 10 oranında düşük fiyatla satılmasının istenmesiyse “…mış gibi yapmak” dışında bir anlam ifade etmiyor.

Ve tüm bu “mış gibilerin” de esasında tek sebebi önümüzdeki yerel seçimlerdir.

Bu zokaları yutacak mıyız?

Ayrıca Kontrol Et

‘Ekmek bulduklarına şükretsinler’ hesabı…

Onlar açısından her şey olağanüstü bir dönemi imliyor. Kılıçların çekildiği, emekçilere “kemerlerinizi daha fazla sıkın” diye buyrulduğu olağanüstü bir dönem…