Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı 100 günlük eylem planı içinde yer alan “süresiz nafakanın kaldırılması” tasarısı, daha önce de Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı yasa tasarısıyla gündeme gelmişti.
Kadınları “anne” o olmazsa “eş” sıfatıyla var olmaya mahkum etmeye çalışan AKP gerici-yobaz zihniyetinin yeni projesi, süresiz nafakayı kaldırarak kadını evli kalmaya mahkum etmek.
Öncelikle, doğru bilinen yanlışları düzeltmek adına ‘nafaka’nın ne olduğunu inceleyelim;
Nafaka, boşanma davası sürerken ya da boşanma davasının sona ermesinden sonra maddi olarak zorluğa düşecek olan kişiye bağlanan ve her ay ödenmesi gereken para olarak ifade edilebilir. Yani nafaka yalnızca ‘kadına’ ödenmez. Toplumsal yapıda kadın; ya henüz çocukken evlendirildiği, ya evlilikten sonra çalışmadığı/çalıştırılmadığı, ya da çalışmaya devam etse de doğum nedeniyle ara verdiği iş hayatına geri dönüşü imkansıza yaklaştığı için ekonomik özgürlüğünü kaybettiğinden %90 nafakayı alan taraftır.
3 çeşit nafaka vardır; tedbir, iştirak (çocuk bakım) ve yoksulluk nafakası.
Tedbir nafakası, boşanma davası sürerken eşlerden yoksulluğa düşecek olana verilecek olan nafaka türüdür. Ki bu nafaka zaten dava sonuçlandığı an düşer.
İştirak nafakası, çocuğun bakımının yapılabilmesi ve çocuğun bakımı için gerekli olan mali desteğin sağlanması adına ödenir.
Yoksulluk nafakası, evlilik içerisinde maddi bir gelire sahip olan eşin, boşanma sonrası bu maddiyattan mahrum kalması ve yoksulluğa düşmesi durumunda ödenir. Boşanmayı getiren olaylarda eşinden daha az kusura sahip olunması ya da kusursuz olunması durumunda yoksulluk nafakası alınabilir.
Bizim bahsettiğimiz nafaka türü ise bu üçünden “yoksulluk nafakası”. Yani, kadın eş ve annelik görevini yerine getirmesi için gasp edilen hayatına yeniden kavuştuğunda, geçimini sağlayabilecek duruma gelene kadar ödenen para.
Halihazırda “süresiz” olduğu söylenen ve “sınırlanmak” istenen nafakaya ilişkin olarak verilen kararların kesin hüküm niteliği yoktur. Şöyle ki; eğer nafaka ödeyen tarafın geliri düşerse yahut nafaka alan taraf düzenli gelir sahibi olur veya evlenirse bunu ispatlayarak nafaka indirim veya kaldırım davası açabilir; öte yandan eğer nafakayı ödeyen tarafın geliri artarsa da nafakayı alan taraf nafaka artırım davası açabilir. Bu davaların neticesinde nafaka artabilir, azalabilir veya tümden kesilebilir.
Bahsettiğimiz gibi, nafakanın birkaç yıl ile sınırlandırılmasındaki niyet açık: Kadının üniversite/yüksek lisans vs. bitirdiği halde iş bulmasının zor olduğu günümüz koşullarında; ya bu eğitimleri tamamlamış ancak mesleğini geliştirecek fırsatı bulamamış ya da meslek sahibi bile olmadan evlenmiş olan kadının, nafaka alacağı üç-beş yıl içinde ekonomik özgürlüğünü kazanması imkansız olacağından hayatta kalabilmesi için onu tekrar bir ‘eve’ kadrolu eleman yani ‘eş’ olarak atamak.
‘Kadını değil aileyi koruma’cıların oynamaya niyetlendikleri bu yeni hamle, kadının birey olmaktan soyundurulması projesinin yalnızca bir ayağı…