Birinin her gün, her saat sosyal medya aracılığıyla size yazarak, gönderilerinize yorum yaparak, arkadaşlarınızın gönderilerine yorum yapıp sizi etiketleyerek taciz ettiğini düşünün. Akla hayale gelmeyecek hakaretler ettiğini, sizi aşağıladığını, küfürler edip cinsel içerikli mesajlar yazdığını düşünün. Sizi, çocuk yaştaki yeğeninize tecavüz etmekle, sizi ve sevdiklerinizi öldürmekle tehdit ettiğini, ne kadar engellerseniz engelleyin, bir hesap daha açıp size ulaşmanın bir yolunu mutlaka bulduğunu düşünün. Telefonunuz her çaldığında, her gelen mesajda “Acaba yine mi o?” diye ürperdiğinizi düşünün.
Düşünmeye bile korkacağımız bu olayları yaşayan Gülay Mübarek, üç seneyi aşkın süredir Erdoğan Küpeli isimli erkeğin psikolojik taciz ve baskısına maruz kalıyor.
Gülay, tacizci ile sosyal medya üzerinden ortak tanıdıklar vasıtasıyla 2015 yılında tanışmış. Kısa bir süre sonra Gülay’a onu tanımak istediğini söyleyen tacizci reddedilince küfürler, aşağılama ve tehditler başlamış. Gülay onu tüm hesaplarından engellemiş ama tacizci ona ulaşmaya devam etmiş.
Gün geçtikçe sapığın attığı mesajların rahatsız ediciliği artmış. Gülay, Küpeli’nin onun yaşadığı yeri bulmasını “Facebook üzerinden küçük bir araştırma yaparak mahalleye kadar her şeyi öğrenmişti. Google üzerindeki bir programla da zaten onun uydu görüntüleri şeklinde bir görüntüsü var. Öyle bir görüntüye ulaşmış. Bizim evin yanında hemen bir mezarlık var. Mezarlığın üzerini çizip oradan ince bir mesaj vermeye çalışmış. ‘Evim Gülay Mübarek’ diye çizmiş üzerini” sözleriyle anlatıyor.
Ardından Gülay’ın dört yaşındaki yeğeni Duru’nun varlığını öğrenen tacizci, genç kadını yeğenine tecavüz etmekle tehdit ediyor. “Bu çocuklara zarar gelmeden bir şey yapmam gerekiyor.” diyen Gülay korkup polise gidiyor, şikayetçi oluyor. Tabi ki Gülay’ın kabusu burada son bulmamış.
2016’nın Aralık ayında karakola, savcılığa gitmiş. O süreci “Beni siber suçlara yönlendirdiler. O zaman elimde ne kadar delil varsa hepsini siber suçlara verdim. O sıralarda ülke gündemi yoğun olduğu için bir savcı değişikliği olduğunu dosyamın, normalinden de daha uzun sürede savcılığa gideceğini, şu anda oranın yoğunluğundan benim biraz daha bekletilebileceğimi söylediler” diyerek anlatıyor. Gülay’ın ifadesinden altı ay sonra tacizcinin ifadesini alıyorlar.
Neden bu kadar geç işlem yapıldığını sorduğunda ise, “Mahkemeye sunduğun deliller çok fazla, sadeleştirip getirirsen iddianame daha hızlı yazılır” diyorlar ama Gülay bunu yaparsa tacizcinin suçunun hafifleyeceğini bildiği için yapmıyor.
Bu süre zarfında tacizlerin dozu artıyor. “Ne savcılık tarafından ne de emniyet tarafından haberdar olan hiçbir yetkilinin sesimi duymadığını gördüm” diyen Gülay, sonunda çareyi bir Twitter hesabı açıp oradan sesini duyurmakta bulmuş. Gazetecilere, siyasilere, ünlülere sesini duyurmayı başarınca destekler de artmış.
Gülay, mahkemenin bu kamuoyu baskısından dolayı harekete geçtiğini düşünüyor. Polislerin bile ona “Sosyal medyada paylaştığınız iyi oldu daha büyük, daha geniş kitlelere seslendiniz ve hemen savcılık harekete geçti” dediğini anlatıyor.
Bu süre zarfında sapık tutuklanıyor. Ama bir kadını taciz ve tehdit ettiği için değil, cumhurbaşkanına hakaretten!
Tacizcisi artık ona zarar veremeyen her kadın gibi Gülay da rahat bir nefes almıştı, ta ki üç-dört gün önce cezaevinde olduğunu sandığı Erdoğan Küpeli tarafından yeniden taciz edilene kadar. Avukatlardan adlığı bilgiye göre sapık Haziran ayında serbest bırakılmış. Gülay, “Günlerdir sakinleştiricilerle ayakta duruyorum” diyor.
27 Kasım’da görülecek olan mahkemeye bir aydan az bir süre kalmışken tacizci erkek, Gülay’ın ona iftira attığını iddia ediyor. Hala onu tehdit etmeye, kendi arkadaşlarını onunla konuşturup görüşmeye ikna etmeye çalışmaya ve taciz etmeye devam ediyor. Bu iddiaya karşılık olarak Gülay, şimdiye kadarki tüm taciz içeren mesajlarını sosyal medya hesaplarında paylaşmaya karar vermiş.
Tacizci erkek, çürümüş erkek egemen sistemin ona tanıdığı haklara o denli güveniyor ki, Gülay’ın bu paylaşımlarının altında kendisini savunanların mesajlarını beğenip oradan da yazmaktan çekinmiyor.
Tacizin şeklinin ne kadar değişken olduğu ve yine bu değişkenliğe bağlı olarak tacize karşı alınması gereken önlem ve uygulanması gereken yaptırımların da ‘değiştiğini’ çok net bir biçimde ortaya koyuyor Gülay’ın hikayesi.
Kadına şiddet konusunda kadın cinayetlerine dahi gereken önemin binde birini göstermeyen adalet(!) sisteminden de farklı bir şey beklenemezdi zaten…
En azından toplumsal bilinç olarak azar azar da olsa yol kat edebildiğimizi görmek ise umut verici.
2 yıl her gün her gece her an böylesine yüzlerce binlerce mesaj. Bana ulaşamazsa herkese yazıp çiziyordu. Şimdi hapisten çıktı iftira attın diyor haberimi yapan gazeteci Melis Alphanı tehdit edecek kadar cesareti var. Ve aramızda şuan. pic.twitter.com/qXGPZNFLLR
— Gülay Mubarek Habib (@pipetlielmasuyu) October 29, 2018