Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan “Dünya Sağlık Örgütü”nün araştırmasına göre “Hava kirliliği”nden her yıl ortalama 7 milyon kişi erken ölüyor; ölümlerden yaklaşık 600 bini ise 15 yaş altı çocuklardan oluşuyor.
Kapitalizm zamanında her şey daha fazla kar esasına göre şekillenir. Karların düşmesini engellemek için işçinin ve toplumun sağlığıyla ilgili “yatırımlar”dan kaçınan kapitalistlerin bu kar hırsının sonuçlarından biri iş cinayetleri olurken bir başkası da çevre tahribatıyla toplum sağlığının da hiçe sayılmasıdır.
Söz konusu araştırmada belirtilen, dünya nüfusunun yüzde 90’ının soluduğu “zehirli hava”nın en tehlikelisi havadaki zararlı mikroskobik parçacıklar.
Bu parçacıklar daha çok tarımsal ve endüstriyel faaliyetler ve karayolu ulaşımı ile ortaya çıkanlar. Ancak dizel gibi yakıtların kullanımı ile ortaya çıkan en küçük parçacıklar en tehlikelisi olarak biliniyor. Bu küçük parçacıklar solunum yoluna kadar giderek oradan da kana bulaşabiliyor.
Ozon kirliliği canlılar için bir diğer tehlike. Stratosferde doğal olarak bulunan ozon yeryüzünde insanlar için bir tehdit.
Ozon, güneş radyasyonu eşliğinde nitrojen oksit ile uçucu organik bileşimlerin reaksiyonu sonucu oluşuyor. Bu bileşimler özellikle egzoz dumanından geliyor. Ozon gazı bitkilere zarar verdiği gibi insanlarda astım gibi solunum yolu hastalıklarına neden olabiliyor.
Nitrojen oksit ise araç motorlarında ve enerji santrallerinde olduğu gibi yüksek sıcaklık durumlarında oluşan bir madde. Bu madde havadaki nemle reaksiyona girerek nitrik asit buharlaşması oluşturuyor ve bu da insanlarda bronşit gibi hastalıkları tetikliyor.