Melike Ceyhan
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Eren, Türkiye cezaevlerinde kalan on binlerce tutuklunun asgari ücretin dörtte biri karşılığında birçok haktan yoksun bırakılarak çalıştırıldığına dikkat çekti. Eren, “Her sene 50 bin kişinin çalıştırıldığı 4 milyar bütçesi olan çok ciddi bir işletme bu” dedi.
Türkiye’de “cezaevleri” denildiğinde akıllara hemen çoğunlukla sorunlu adalet sisteminin mağdur ettiği tutuklu ve hükümlülerle birlikte, buralarda yaşanan insanı hakkı ihlalleri gelse de, cezaevlerindeki iş yurtlarında çalıştırılan “mahkum işçiler” pek akla gelmez. Oysa Adalet Bakanlığı’na bağlı cezaevi iş yurtları kocaman birer fabrikaya dönüşmüş durumda. Bu iş yurtlarında tarımsal üretimden tekstile, hayvancılıktan el işi sanatlarına, mobilyadan yangın tüpü imalatına kadar çok geniş bir alanda üretim söz konusu. Buna rağmen oldukça düşük ücretler karşılığında çalıştırılan mahkumların emekleri sömürülüyor.
Hapiste çalışmayı düzenleyen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a göre, hükümlüler sağlık problemleri yoksa ve meslek sahibi değillerse çalışmak zorunda. Hapiste çalışma, Adalet Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan İş yurtları Kurumu Daire Başkanlığı tarafından yürütülmekte.
Bakanlığın 2017 yılı verilerine göre, Türkiye cezaevlerinde 50 binin üzerinde tutuklu çalışıyor. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST) hazırlamış olduğu “Türkiye Hapishanelerinde İşçi Mahpus Olmak” adlı rapora göre de, cezaevlerindeki mahkumlardan çırak olanlar 10 TL, kalfa olanlar 11 TL, usta olanlar ise 13 TL karşılığında mal ve hizmet üretiyor.
CİSST Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Eren, bu mahkum işçilerin hangi koşullarda çalıştırıldığını, mahrum bırakıldıkları hakları ve mevcut durumlarını anlattı.
4 MİLYAR BÜTÇE!
Eren, sayıları ve çalıştırılmalarından elde edilen gelir açısından çok ciddi rakamlar söz konusu olmasına rağmen, cezaevindeki bu mahkum işçilerin Türkiye’nin gündemine girmediği üzerinde durdu.
Cezaevlerinde gelir getirici işlerin İş yurtları Kurumu Daire Başkanlığı tarafından düzenlendiğini belirten Eren, teşkilat yapısının “Merkez Teşkilatı” ve “Taşra Teşkilatı” olarak ikiye ayrıldığını ifade etti. Her iki teşkilatın toplam bütçenin 2017 yılında yaklaşık 4 Milyar TL olduğunu söyleyen Eren, elde edilen gelirlerin yüzde 1’inin bile işçilere geri dönmediğini, bütçenin büyük bir kısmının yeni cezaevlerinin ve yeni adliyelerin inşaatına gittiğini kaydetti.
Cezaevlerinde ciddi bir üretimin söz konusu olduğuna dikkat çeken Eren, “Türkiye’de devlet dairelerindeki hemen hemen tüm dolaplar, masalar, sandalyeler, asker kıyafetleri ve botların bir kısmı hapishanelerde yapılır. Hatta ‘kamuyla işbirliği’ adı altında kamunun temizlik işlerini de mahpuslar yapar. Askeriyedeki temizliğe bile mahpuslar gidebiliyor. Yine adliyelerdeki temizliğini ve çay ocaklarının işletilmesini mahpuslar yapar. Her sene 50 bin kişinin çalıştırıldığı bir kamu iktisadi teşebbüsten bahsediyoruz. 4 milyar bütçesi olan çok ciddi bir işletme bu” dedi.
‘SİGORTANIN YENİDEN DÜZENLENMESİ GEREKİYOR’
Yine mahkumların asgari ücretin çok çok altında çalıştırıldığına işaret eden Eren, bu kişilerin sigortalarının dahi yapılmadığını kaydetti. Eren, “Adalet Bakanlığı; ‘mahpusların sigortalarını ödüyoruz’ diyor. Fakat bu sigorta sadece kaza, meslek hastalığı ve analık sigortasını kapsıyor. Zaten hapishanede tutulan tüm insanların sağlığı devletin güvencesi altında. Bu sigortanın mahpuslar açısından ekstra bir getirisi olmuyor. Örneğin, 25 yaşında cezaevine giren 20 sene hapis cezası alan biri çıktığında 45 yaşında olacak. O yaştan sonra yeniden bir iş bulup, emekli olmasına imkan yok. Bu nedenle çalıştırılan mahpusların sigortaları emekliliği kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekiyor” diye konuştu.
ÖZEL SEKTÖRLE İŞ BİRLİĞİ
Eren, kimi özel firmaların bu mahkumları kendi adlarına düşük ücretlerle çalıştırması nedeniyle özel sektörle işbirliğinin eleştirilecek önemli konulardan biri olduğunun altını çizdi. Özel bir firmanın herhangi bir hapishane müdürüyle, herhangi bir ihale olmadan el sıkışabildiğini belirten Eren, şöyle konuştu: “Firma, hapishaneye kendi makinalarını götürerek hapishanenin gösterdiği alana kuruyor. İçeridekileri 10, 13 TL’den çalıştırıyor. Dışarıda olsa çalıştıracağı herkese en az asgari ücret vermesi gerekirken, içerde asgari ücretin dörtte biri kadara mahpus çalıştırabiliyor.”
16 MERKEZİ CEZAEVİ KAMPÜSÜ!
Türkiye’de ilçe cezaevlerinin kapatılarak kampüs tipi cezaevlerine geçiş yapıldığını hatırlatan Eren, ülkede şu an 16 tane merkezi düzeyde büyük cezaevi kampüsü olduğunu söyledi. Kampüs tipi cezaevlerinde insan hakları ihlallerinin daha fazla olabileceğini sözlerine ekleyen Eren, bu tip cezaevlerinin eleştirilmesi gereken bir diğer konu olduğunun altını ifade etti.
Bunlardan Silivri Cezaevi Kampüsü’nde geçtiğimiz yılın rakamlarına göre, 18 bin 500 tutuklunun bulunduğu bilgisini veren Eren, “Şu anda bu sayı daha da artmış durumda. Bu kadar mahpusun bir arada tutulduğu bir yerde çok daha büyük kapasiteli işletmelerin bulunma ihtimali var. Bu yönde bir istek ve iş gücü var. ‘Gelin bunu değerlendirin’ diye zaman zaman özel sektöre çağrılar yapılıyor. Şu an için bunun örneklerini göremesek de, önümüzdeki 5 yıl içinde buna yönelik girişimlerin olduğunu görüyoruz” dedi.
Özel sektörle çalışmanın yeni başlaması nedeniyle istenilen henüz düzeyde olmadığını belirten Eren, 4-5 bin kişinin özel sektör hesabına çalıştığını ve bunun geliştirilmesi beklenen bir rakam olduğunu vurguladı.
ZORUNLU ÇALIŞMA..
İdare tarafından verilen görevin yerine getirilmemesi halinde ise, disiplin cezalarının verildiğini söyleyen Eren, “Bu, yasalarda doğrudan belirtilmese de satır aralarında geçiyor. Yani verilen görevi yapmadığın zaman hücreye kapatılarak cezalandırılıyorsun. Bu nedenle çalışma zorunlu kılınıyor. Aslında cezaevlerindeki tutukluların büyük bir kısmı yoksul olduğu için çalışmak istiyor. Hiçbir geliri olmadığı için günde 10 TL de olsa çalışarak kantinden alacağı yemek parasını, sigara parasını karşılayabiliyor. Bizim zaten formüle ettiğimiz talepler arasında hapishanede çalışmak kaldırılsın gibi bir şey yok. Yeterli bir ücretin verildiği, işin güvenlik kapsamına alındığı, sigortaların emekliliği kapsadığı, çalışan mahpusla çalışmayan mahpus arasında statü farkının olmadığı ve çalışmanın zorunlu olmadığı koşulda çalışma gerçekleştirilebilir” diye konuştu.