Filiz Gazi
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ve daha bir çok anlam yüklenmiş muayyen tarihlerin önemi hatırlamayı sağlamak. Mesele bir caddede pankartlarla yürümek ya da anıtların önüne çiçek bırakmak değil.
Bu yüzden yaşananı hatırlamak, hatırlatmayı sağlayan araçları kullanmak mühim. Günün anlamına binaen hatırladığımız ilk isim İclal Nergiz.* Küçükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde “115 hamile çocuk” skandalını ortaya çıkaran sosyal hizmet uzmanı Nergiz, işi ve tabi rutin giden hayatı pahasına kurumlar arası saklanan gerçeği ortaya çıkarmıştı. Büyük laflara gelmeden vicdandı tek meselesi.
Diğer isim ise Hasbiye Günaçtı. Kimimiz Hasbiye Günaçtı’yı bir yıl kadar önce bir haber bülteninde çıkan görüntülerden tanıyoruz. Kadın mücadelesi yürüten aktivistler, feministler için ise yıllardır bilinen bir yüz.
Arabasını durdurup, şiddet gören kadını bir adamdan kurtarmaya çalışırken söylediği söz bir çok kadının hala aklında. ‘Kimsin sen’e! verdiği yanıt kısaydı: “Ben bu kadının kardeşiyim.”
Günaçtı’nın mesleği hemşirelik. Bir süre Tüm Sağlık-Sen (Tüm Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası- Şimdi Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) temsilcisi olarak sendikacılık yapmış. “Hayatımda hiç bir yere ait hissedemedim kendimi ” diyor Günaçtı ve fakat zaman içerisinde bir şeyler değişmiş.
‘KOMÜNİST MİSİN?’ DERLERDİ, SONRA ‘SOLCU MUSUN?’ OLDU, ŞİMDİ ‘FEMİNİST MİSİN?’
“Meslek hayatım boyunca hekimlere çay servisi yapmayı reddeden bir hemşireydim. Dayatılan rolleri reddettiğim için oradan oraya sürüldüm. Önceleri haksızlığa karşı geldiğinde ‘komünist misin derlerdi?’ sonra ‘solcu musun?’ Ben öyle bir şey söylemiyorum, siz söylüyorsunuz derdim. Kendimi o tanımlamaların içine sokamıyordum. Hep bir şey eksikti.” Yıllar geçtikçe Günaçtı’nın vardığı nokta ise feminizm olmuş.
“Önceleri farkında değildim. Tuhaf bir mutluluk. 1 Mayıs’ta mikrofon uzatılmıştı bana. Star TV vardı o zamanlar. Muhabir ‘hiç şiddete uğradın mı?’ diye sordu. Yok, dedim. Külliyen yalan. Çevremdeki erkeklerden şiddet görmüştüm. Oysaki ben de her kadın gibi baskıya maruz kalmıştım.”
Bunun sebebini ise şöyle yorumluyor Günaçtı: “Bilinç, baş edemediği şeyi arkaya atar. Kadınlar birbirleriyle konuşmuyor. Konuşmaya başladığın an fark etmeye başlıyorsun. 45 yaşıma kadar yaşadığım çoğu şeyi kimseye anlatmadım. Şimdi 60 yaşındayım.” Cümle bitince “Arkadaş 60 yıl nasıl yaşadım. 60 ne ya!!!” diyor gülerek.
‘FEMİNİZMİ BİLİYORDUM FEMİNİST REFLEKSLERLE YAŞADIĞIMI BİLMİYORDUM’
Günaçtı’nın sokakta görüp de müdahale ettiği olay elbette ki ilk değil. Bazen karışmak istemese de beş altı adım atıp, geri dönüyor. “Rahat etmiyorum” diyor. “Yıl tam hatırlamıyorum ama 1999’du falan herhalde. Bir arkadaşım aradı. Benzin almak için girdiği istasyonda arabasına değdirmişler. Beni çağırdı. Yakındım zaten oraya. Kasıtlı yapıldığı çok belliydi. Sıkıştırılmış kadın. Polisler geldi. Olur, kazadır dediler. Burada bir ahlak kazası var demiştim. ‘Bu araca çarpmak için çok uğraşmak lazım. Bu gayet profesyonel, hususi yapılmış bir şey.’ Derdini anlatamazsın. Çünkü orada geçen kanun başka.”
Etrafta olan bir genç, “Ya abla feminist misin?” demiş Günaçtı’ya. “Kötü bir şey söyledi bana kendince. Feminizmi biliyordum ama feminist reflekslerle yaşadığımı bilmiyordum” diyor Günaçtı.
Sonrasında, 1 Mayıs alanında kendisine bir broşür verilmiş. 1 Mayıs’ın Çağlayan’da kutlandığı zamanlar. Lambda’nın broşürüymüş. Bu tanışıklıkla altı yıl LGBT-İ aktivistliği yapmış Günaçtı: “Yine de bir şey eksikti. Oradaki toplantılara Amargi’den gelen arkadaşlar vardı. Onlarla biraz bilinç oluştu bende.”
2008’in sonunda SFK’ya (Sosyalist, Feminist Kollektif’e) dahil olmuş. 10 yıla yakın birlikte hareket edilmiş. Kollektif mücadele esnasında bir çok şey öğrendiğini anlatıyor Günaçtı: “Ben değil, biz demeyi orada öğrendim. Erkek şiddeti demeyi, özneyi belirtmeyi öğrendim. Feminist bilinçle tanıştığında bir çok şeyin adını koymaya başlıyorsun. Elle, gözle, sözle taciz diye bir şey olduğunu ve bunun bir suç olduğunu öğreniyorsun. Suçun sende olmadığını öğreniyorsun.”
‘O CÜMLEDEN SONRA ÇOK FAZLA OLUMLU DÖNÜŞ ALDIM’
Konu, 1 yıl önce ana haber bülteninde yayınlanan görüntülere geliyor. Bir kadın, bir kadını cansiparane koruyor. “O benim kızkardeşim” diyerek. Şöyle anlatıyor o günü:
“Bir kadın bağırtısı duydum. Arabayla oradan geçeyim dedim. Adamın biri kucağında çocuğu olan bir kadını arabasına bindirmeye, çocuğu kucağından almaya çalışıyor. Durdum. Feminist hareketten öğrendiğim bir şey de, bu tip durumlarda erkeğe hiç bir şey söylememek. Kadına ‘bir ihtiyacın var mı, yanında durabilir miyim, polisi arıyım mı, telefonumu vereyim mi?’ gibi kadınla konuşmak gerekiyor. Ben bugüne kadar hayır diyen kadın görmedim. Önceden erkeklere söylerdim, ne yapıyorsunuz beyefendi diye. ‘Ne yapabilirim senin için?’ dedim kadına. ‘Eve gitmek istemiyorum’ dedi kadın. O zaman ben seni buradan uzaklaştırayım dedim. Arabanın kapılarını açtım. Fakat adam beni engelliyor. Kadına dedim, sen bin, ben geleceğim. Oradakilerin adamı biraz tutması gerek fakat kimse yardımcı olmuyor. Zabıta sonra geldi. Yukarda bir grup vardı. İzliyorlardı. Adamı gelin tutun, kadını götüreyim dedim. Kadın duraklıyor. ‘Bu da kim!’ gibi… Kadın dayanışmasını ne bilsin. Erkek olsam hiç yanaşamaz. İzleyenler arasından sadece bir kadın geldi. Daha sonra öğrendim ki, o kadın da kocasından şiddet gören bir kadınmış. Zabıta, karışamayız dedi. ‘Şunu bir oyalayın, yeter’ dedim. Her şeye gücü yeten zabıta ona gücü yetmiyor. Adam bana, ‘sen kimsin, hasta mısın, manyak mısın?’ diyor. Bas bas bağırıyor. O benim kızkardeşim dedim. O arada kadını arabaya bindirebildim. Çok fazla olumlu dönüş aldım. Bir çok kadına dokundu cümlem.”
Günaçtı, kadını sonrasında karakola götürmüş. “Orada engelleyebildim şiddeti ama nereye kadar engelleyebilirdim. Mor Çatı’ya o esnada ulaşamadım. Sığınakların ise prosedürleri belli. Orada dayanışma gösterdim. Eeee sonra? Sonrası yok… Sonra kadını aradım. Adama dönmüş. Nereye gitsin?”
‘İYİ KÖTÜ ERKEK DİYE FEMİNİST POLİTİKA YAPILMAZ’
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele günü vesilesiyle Günaçtı’ya söz veriyoruz. Erkeklere değil, kadınlara sesleniyor:
“Erkeklere yaşadığımız sıkıntılar hususunda bir şey anlatmanın en iyi yolu, hiç bir şey anlatmamak. Emeğine yazık. Kötü patron- iyi patron diye sosyalist politika olur mu? Aynı şekilde iyi erkek- kötü erkek diye feminist politika yapılmaz. Erkek egemenliğine karşı politika yapılır. İyi olmak istiyorsa, patronluğu bırakacak. En iyi erkek de erkektir nihayetinde. Erkek egemenliği bizim derdimiz; Ali, Ahmet, Mehmet değil. Kadınların hayat boyu verdiği mücadeleyi hiç bir erkek vermiyor. Aile içinde başlıyor mücadele. O yüzden çok da anlayacakları bir durum değil ama öğrenebilirler. Son olarak, ezilenler isyan etmedikçe ezenler, egemenler konumlarından asla vazgeçmek istemezler. Bu yüzden feminizm, iktidar için rahatsız edici bir ideoloji. Haksız da değiller.”
* Kendisine ulaştık. Memuriyeti ve süren davası yüzünden konuşamadığını ifade etti.
Gazete Duvar