İSİG Meclisi 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla yayınladığı raporda iş yerlerinde kadın işçilere dönük şiddeti ele aldı. 2018’in ilk 10 ayında iş yerlerinde en az 92 kadının iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini tespit etti.
İş yerlerinde kadının ezilmişliğinin hem sınıfsal hem de cinsler arası eşitsizliğin bileşimi olarak daha vahim biçimlerde yaşandığına işaret eden Meclis, kadınların aynı zamanda ekonomik şiddetin doğrudan hedefi olduklarına vurgu yapıldı.
10 kadından yalnızca 3’ünün ekonomik yaşama dahil olabildiğini belirten Meclis, 4 kadından birinin ücretsiz aile işçisi olarak çalıştığını, bu ekonomik şiddet barajını aşıp çalışan kadınların ise geçici ve güvencesiz işlere mahkum edildiğini, kadın işçilerin neredeyse yarısının güvencesiz işlerde çalıştığını tespit ederek, “Kadın emekçiler erkeklere oranla daha az ücret alıyor ve daha kötü koşullarda çalıştırılıyor” dedi.
İş yerinde kadına dönük şiddetin nedenlerinden birinin toplumsal cinsiyet rollerinin iş yerinde de devam etmesi olduğunu belirten Meclis, bu eşitsiz konumun kadını ittiği güvencesiz emeğin de bu şiddetin diğer başlıca sebebi olduğunu kaydetti. “Geçtiğimiz yıllar boyunca kadın istihdamının giderek artan biçimde geçici, güvencesiz, kayıt dışı işlerde yoğunlaşmasına yönelik politikalar, iş yerinde kadına yönelik şiddetin artmasının en önemli zeminlerinden biri” diye vurguladı.
Eril çalışma ortamının da bir şiddet olduğu, hükumet politikalarının bu şiddeti arttırdığı, kadınların çifte sömürünün hedefi olduğu, kriz dönemlerinin kadına dönük şiddetin tırmanması anlamına geldiği, kadın cinayetlerinin iş yerlerine de taşındığını tespit ederek başlıklandıran rapor şu şekilde devam ediyor:
Eril çalışma ortamı da bir şiddettir
Kadınlar için işyerleri giderek artan bir biçimde kadına yönelik toplumsal şiddetin yeniden üretildiği ve daha da katmerleştiği alanlar haline getiriliyor. Kadın emekçiler işyerlerinde; ayrımcılık, fiziksel şiddet, sözsel şiddet, duygusal şiddet, cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve mobbing yoluyla şiddete uğruyor.
İşyerinde kadına yönelik şiddeti en çok patronlar, erkek amirler ve iş arkadaşları uyguluyor. Kimi zamansa bu şiddet -özellikle hizmet sektörü gibi sektörlerde- müşteri, hasta gibi dışarıdan biri tarafından da uygulanıyor.
Kadın emekçiler, işini kaybetme korkusu, damgalanma, dışlanma gibi sebeplerle bu şiddete karşı koyamıyor çoğu zaman. Diğer yandan, kadınlar bu barajı aşsa dahi Türkiye’de işyerinde kadına yönelik şiddete karşı herhangi bir etkin yasal korumanın olmaması başka bir sorun. Başta kayıt dışı çalışan kadınlar, şiddete karşı hukuki bir hak aramanın da tümüyle dışında bırakılmış durumda. Diğer yandan, işyerinde kadına yönelik fiziki şiddet bir biçimiyle görünür olabiliyorken diğer şiddet türlerinin neredeyse hiçbir görünürlüğünün olmaması/sağlanamaması ise başlıca bir sorun.
Hükümet Politikaları İşyerinde Kadına Yönelik Şiddeti Artırıyor
İşyerinde kadına yönelik şiddet, kadın emeğine yönelik politikalarla son yıllarda daha da vahim bir hal aldı. Ulusal İstihdam Stratejisi’nde ana hatları çizilen kadın istihdam politikası; ardından yasal düzenlemeler ve politika belgeleri kadın işçileri an be an daha kötü çalışma koşullarına ve işyerlerinde daha eşitsiz bir konuma sürükledi. Kayıt dışı, ucuz, güvencesiz işlerin belkemiği, kadın emeği üzerine kurulurken kadınların örgütlenme ve haklarını savunma olanakları her geçen gün daha da kısıtlandı, bu da işyerinde kadına yönelik şiddetin daha da artmasına neden oldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2016 8 Mart’ında yaptığı konuşmasında “Açık söylüyorum bana göre kadına en büyük zararı hayatı ekonomik özgürlük parantezine mahkûm eden anlayış vermiştir.” sözleri, iktidarın kadın istihdamına yönelik politikaların; dolayısıyla işyerlerinde kadına yönelik şiddetin de bir dayanağını oluşturuyor. Kadın istihdamı, yalnızca kadınların istihdama dahil oluşunu baz alan bir devlet politikası üzerinden yürütülmekte, dahası güvencesiz, geçici, yarı-zamanlı, ucuz işlerin belkemiği doğrudan kadın emeği üzerinden kurulmakta. Diğer yandan, kadınlara aile sorumluluklarını önceliği, çocuk bakım yükümlülükleri gibi kadın sorumluluğu olarak görülen işlerin gerekçe gösterilmesiyle dayatılan esnek çalışma formları dayatılıyor. Bu durumda kadın istihdamındaki görece artış yanıltıcıdır; kadın istihdamında artış olarak sunulan durum, kadın işçilerin geçici işlerde, daha sağlıksız koşullarda çalışmasına ve iş kazalarına zemin hazırlıyor.
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin ne kadar arttığının boyutlarını işyerinde görmek mümkündür. Kadına yönelik şiddetin hemen bütün boyutları işyerlerine de taşınmakta, dolayısıyla kadınlar evde ve işte çifte mesai yapıp emeği çifte sömürülen kadın işçiler bir de “çifte şiddet”e maruz kalmakta. Kadının işyerinde maruz kaldığı şiddet önemli bir işçi sağlığı sorunu iken, kadının çalışma alanı dışında yaşadığı görünen-görünmeyen şiddet de kadının emekçilerin sağlığını ve güvenliğini olumsuz yönde etkiliyor.
Kadınların erkek işçilere kıyasla çok daha fazla maruz kaldıkları bu riskler, iş kazaları ve meslek hastalıklarına, kadın işçilerin sağlıklarının olumsuz yönde etkilenmesine doğrudan etki ediyor. Depresyon, stres gibi sık görülen hastalıklara kadın işçilerde daha fazla rastlanıyor. Bu hastalıklar meslek hastalıklarına dahil edilmezken, kaynağını çok iyi bildiğimiz şiddet, hiçbir hastalığın, yaralanmanın, ölümün “nedeni” sayılmıyor.
Kadınların yoğun olarak çalıştığı alanlar, denetimlerin dışında kalırken, kadınların yaşadığı işçi sağlığı ve iş güvenliği sorunlarını istatistiklerde de görmek mümkün değil.
Kriz Dönemleri Kadın Emekçiler İçin Daha Çok Şiddet Demek
Ekonomik krizlerin en hızlı ve en çok yoksullaştırılan, sosyal güvenlik korumasının dışına çıkarılan, kemer sıkma politikalarının en fazla uygulandığı kesim kadınlar emekçiler. Esnek, ucuza ve daha çok sömürülerek çalıştırılan kadın emekçiler, kriz dönemlerinin en çok tehdit edilen, en çok işten atılan kesimi. İşten çıkarılma tehdidi en çok kadın işçiler bakımından yeni bir şiddete dönüşüyor. Kadın emeği üzerindeki sömürü daha da artıyor, var olan işlerde kadın güvencesizliği artıyor, kadınlar daha az ücretlerle çalışmaya her zamankinden daha çok mecbur ediliyor.
Kriz döneminde artan kayıt dışı çalışmadan da en çok kadınlar etkileniyor. İşsizlik oranlarının yüksekliği güvencesiz çalışmayı daha da artırıyor, bu durum kadın emeğinin hem çalışma koşulları bakımından hem de ücret, sigorta gibi haklar bakımından hızla çalışma yasalarının kapsamı dışına itilmesini beraberinde getiriyor.
Kadın Cinayetleri İşyerlerine Taşınıyor
Kadın iş cinayetleri, kadın emek sömürüsünün ve kadına yönelik şiddetin işyerinde kadın emekçilerin hayatını nasıl etkilediğini gösteren en somut hali.
*2018’in ilk 10 ayında en az 92 kadın emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Ölenlerden 10’u göçmen kadınlardı, 7’si ise çocuk yaştaydı.
*Kadın iş cinayetlerinin 7’si Antalya’da, 7’si Aydın’da, 7’si Bursa’da, 6’sı Kocaeli’de ve 6’sı Şanlıurfa’da yaşandı.
*Kadın iş cinayetlerinin yüzde 51’i trafik ve servis kazaları sebebiyle yaşandı. Trafik ve servis kazaları başta tarım olmak üzere güvencesiz işlerdeki en önemli iş cinayeti sebeplerinden birisi. Bu sebeple yaşanan iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin ağırlıklı kısmı kamyon, traktör ya da minibüslerle tarlalara taşınan tarım işçisi kadınlar. Ezilme-göçük ve yüksekten düşme de kadın iş cinayetlerinin diğer başlıca nedenleri.
*En fazla kadın iş cinayeti tarım-orman işkolunda gerçekleşti. Toplam iş cinayetlerinin yüzde 52’si bu işkolunda gerçekleşirken, tekstil-deri işkolunda ve ticaret-büro işkollarında toplam ölümlerin yüzde 9’u gerçekleşti. En çok kadın emekçinin yaşamını yitirdiği diğer işkolları ise yüzde 8 ile sağlık işkolu, yüzde 7 ile konaklama işkolu.
*Son yıllardaki kadın iş cinayetlerinde, kadın işçinin işyerinde ya da iş yolunda bir erkeğin şiddeti sonucu ölümlerindeki artış dikkat çekici. 2018’in ilk 10 ayında yaşanan kadın iş cinayetlerinden 5’inin nedeni kadınların işyerindeki ya da işyerine dışarıdan gelen bir erkek tarafından katledilmesi ya da cinsel ve fiziki şiddet görmesi. Bu durum işyerlerinin özellikle kadınlar bakımından güvensizliğini göstermeye yetiyor…
2018’in ilk 10 ayında iş cinayetlerinde yaşamını yitiren kadın işçilerin isimlerini saygıyla anıyoruz…
Dilek Can, Nazlı Çınar, Nazlı Ünal, Gül Kibar Duran, Nuray Deveci, Zühre Kurt, Hülya Demirkıraner, Necla Davulcu, Suna Yazıcıoğlu, Gizem Altunoğlu, Sümeyye Onay, Cansu Aklık, Nurcan Eres, Fatma Mılla, Sariye Diker, Fatma Çoban, Luıza Khatueva, Serap Ortakçı, Nihal Kasapoğlu, Ayçan İbrahim, Kefa İbrahim, Makbule Ünlü, İlknur Mehmetalioğlu, Havva Peker, Hatun Üstün, Ayşe Kork, Melihat Aytekin, Fadime Sarıoğlu, Hatice Bilgin, Bahtınur Bora, Gülizar Karaman, Zeynep Gündüz, Aleyna Hatun Budanır, Sevgi Gökçe, Hüsniye Celaz, Siyte Ali, Nadiye Bekçi, Dilek (Jiyan) Dayar, Tuğçe Kara, Tuğba Yıldırım, Gül Abdu, Badiea Muhammed, Ayşe Öztürk, Ümran Karadaş, Özlem Çağlayan, Leyla Çiçek, Fatma Seriner, Hacer Tülü, Naciye Çalışkan, Melahat D., Hadiye Öztürk, Mahiye Çetin, Nurhan Doğan, Şule Çet, Kezban Avcı, Züleyha Koymatoğlu, Nuran Demircioğlu, Saliha Aybüke, Burcu Aslan, Hediye Emre, Saime Tekin, Müesser Dursun, Aysel Özdemir, Lale Yıldırım, Merve Çavdar, Betül Altıntaş, Esma Başkurt, Ümmü Uçar, Büşra Mutlu, Döndü Arpaguş, Beril Gebeş, Melike Kuvvet, Eda Uslu, Yryskul Zheenbek Kyzy, Raziye Topçu, Ayşe Saylan, Leyla Saylan, Nimet Saylan, Selvi Balakan Mürüvet Özge, Özlem Gültekin, , Ayfer Altuner, Melek Korkut, Elif Özdemir, Büşra Boyacı, Feray Günay, Seher Kök, Meryem Çam…