Genç: Bölge illerinde sınıfsal sorun kendini hissettirmeye başladı



SAMER Koordinatörü Yüksel Genç, 16 ilde 2 bin 400 seçmenle yaptıkları anketin sonuçlarını Evrensel’e değerlendirdi.


Çağla YOLAŞAN
Diyarbakır

Sosyal ve Siyasal Araştırmalar Merkezi (SAMER) tarafından Bölge’de 16 ilde 2 bin 400 seçmenle yapılan, politik gündem ve seçmen eğilimleri anketi dikkat çekici veriler sundu. Bölge illerinde ilk defa ‘Türkiye’nin en büyük sorunu nedir’ sorusuna yüzde 46 oranında ekonomik sorunlar yanıtı verilirken, kendisini takip eden Kürt sorunu yanıtıyla arasında yüzde 29.9 fark görünüyor. Anket sonuçlarını, SAMER Koordinatörü Yüksel Genç Evrensel’e değerlendirdi.

İlk defa bir anketinizde Bölge’de ekonomik kaygıların Kürt sorununun önüne geçtiğine dair sonuçlar elde ettiniz. Üstelik aradaki makas da açılmış durumda. Nasıl değerlendirirsiniz bu sonucu?

Bölge, Türkiye’nin ekonomik standartları en düşük kentlerini barındırıyor. İstihdam, sosyal güvenceler açısından en düşük banda sahip ve üstelik çatışmalı ortamdan kaynaklı zaten temel ihtiyaçlara erişim noktasında sıkıntıları olan bir yerdi. İkincisi öteden beridir yoksulluk oranının oldukça yüksek olduğu bölgede geçinebilmeyi kolaylaştıran bir faktör vardı; dayanışma ekonomileri. Ancak özellikle son yıllarda bu dayanışma ekonomileri olarak tarif edebileceğimiz yakın ilişki ağları içerisindeki insanların birbirine destek olabilme süreçlerinin ciddi anlamda tahrif olduğunu görüyoruz. Örneğin biz Sur’daki savaş sürecinde insanların neden Sur’dan taşınmak istemediklerine dair yaptığımız araştırmada, en önemli gerekçelerden biri tam olarak buydu. İnsanlar orada kurulmuş dayanışma ekonomileriyle varlıklarını sürdürebiliyorlardı ve kendilerini o ilişki ağı içerisinde güvende hissediyorlardı. O çalışmaya da atıfta bulunarak şunu belirtmek lazım; evet, bugünkü ekonomik kriz her dönemden daha büyük, bu nedenle bölge krizle baş edebilme yeteneklerini kullanmada güçlük çekiyor ve insanlar bu kaygılarını güçlü bir biçimde ifade ediyorlar. Fakat burada şuna dikkat çekmek gerekiyor, soru Türkiye’nin güncel olarak en önemli sorununu soruyor. Bölge halkı büyük oranda kendi yaşadığı sıkıntıdan yola çıksa bile Türkiye’nin genel anlamda ekonomik kriz ve işsizlik içinde olduğunu değerlendiriyor. Aksi halde bunu ‘Kürtler için Kürt sorunu kalmadı artık ekonomik sorun var’ gibi değerlendirirse insanlar yanılırlar.

ÇİFTÇİLİĞİN ÖLMESİ BÖLGE’Yİ ETKİLEDİ

‘Krizle baş edebilme dinamiği’ dediğiniz şeyler, ‘dayanışmacı ekonomiler’ neyi ifade ediyor?

Tek kastım gündelik ihtiyaçlar birinde yokken diğerinden almak değil. Bunlar da mühim meseleler ama kıra, bahçeye dayalı olarak açığa çıkmış olan güncel üretim hanelerinden de ciddi anlamda soyutlanmış bir yerden bahsediyoruz. Çünkü çiftçiliğin ölmesi demek, bölgedeki olağan istihdam sahalarından, ekonomik kaynaklarından birinin ölmesi demek. Ve biliyorsunuz Türkiye’deki tarıma dayalı gelir ciddi anlamda sorunlu hale geldi. Adıyaman’da tütün elinde kalıyor, Muş’ta pancar üretemiyor bu insanlar, ya da yaylaya çıkamıyorlar çatışmaların yeniden tırmanmış olmasından dolayı. Tarım ve hayvancılığa dayalı ne bir gelir hanesi kurabiliyor ne de istihdam mümkün. Biz aynı zamanda hane sayılarını da ölçüyoruz. Giderek geniş hanelerden küçük hanelere doğru bir artış var, şehirleşme ve metropolleşme artıyor. Bu da toplumun alışkın olduğu ilişki biçimlerini çözüyor ve toplum bu noktaya geliyor.

KİMLİK VE SINIFSAL TALEPLER BERABER SESLENDİRİLECEK

Bir süredir akademi çevreleri de dahil olmak üzere Kürt siyasetinin orta sınıflaştığına dair tespitler ve eleştiriler var. Bu saha araştırmasının ekonomik kaygıları öne çıkaran sonuçları Kürt siyasetine ne mesaj veriyor?

Siyasetin orta sınıflaşması meselesi bununla birlikte düşünülebilir ama bölgede çözülen sosyal yapılar, giderek Türkiye’nin batısında ortaya çıkmış olan toplumsal sorunlarla  özdeşleşmeye başladı. Sınıfsal bağlam giderek kendini daha fazla hissettirmeye başlıyor. Neden? Çünkü sınıfsal sorunları tolere edebilecek diğer sosyal bağlamların kendisinde çözülme var. Kürt siyasetinin orta sınıflaşmasından ziyade, Türkiye’deki ekonomik krizin, krizle baş edebilme dinamiklerini nasıl tahrif ettiğinin göstergesi olduğunu düşünüyorum ben. Aksi halde, Kürt siyaseti orta sınıflaştı dolayısıyla sınıfsal bakış gelişti, toplum sınıfsal baktığı için ekonomik kriz önceleşti gibi bir yaklaşım tam olarak durumu karşılamaz. Ama önümüzdeki dönemde kimlik talebiyle beraber sınıfsal taleplerin yükselen şekilde beraber seslendirileceğine tanıklık edebiliriz.

KAYYIM FİKRİ REDDEDİLİYOR

KAYYIM atanmasının yerel yönetimlerde seçmenin siyasal tercihlerini yüzde 58.10 oranında etkilemediğine dair bir veri var. Peki sahada kayyımların belediyelerdeki kadrolaşmalarının ve bunun yarattığı ilişki ağlarının seçmen tercihlerini etkileyip etkilemediğine ilişkin karşılaştığınız şeyler var mı?

Kayyımları tercih etmeme eğiliminin temelinde ‘Meşru iradeye müdahale edilmesi’ olduğuyla karşılaştık. O nedenle yaygın biçimde biz seçeceğimizi seçeriz, hükümet kayyım atasa bile tüm dünya görür meşru iradenin ne olduğunu gibi bir eğilim var. Onun dışında kayyım atanan kentlerde ciddi bir işsizlikle karşılaşıldı. Salt ihraçlar değil, aynı zamanda belediye olanaklarından faydalanabilecek yeni çalışanların ciddi bir ayrımcılıkla karşılaşmasının da yarattığı bir tepki var. Ama buraya gelene kadar, kayyım fikrini zaten politik bir saflaşmanın parçası olarak görüp reddediyor insanlar. Tabii onun dışında şu da tepki çekiyor; kayyım atanmış belediyelerde ciddi bir kadrolaşma ve tarafgirlik meselesi var. Herkes, hatta iktidara yakın olarak konumlanmış insanlar bile her an işlerini kaybetme kaygısıyla gündelik hayatının organize ediyorlar. Bütün bunların kendisi bir olumsuzluk yaratıyor. Bunun dışında özellikle mütedeyyin kesimde ‘kul hakkı’ üzerinden bir kafa karışıklığı ve ilgili kayyımı reddetme isteği var. (Evrensel)

Ayrıca Kontrol Et

Özgür Ülke’yi de Susturamadılar Özgür Basını da!

Özgür Ülke Gazetesi’nin bombalanmasının 30. yılında İstanbul Kadırga’da bir basın açıklaması yapıldı. Dönemin başbakanı Tansu Çiller’in “bertaraf edin” direktifiyle TNT kalıpları kullanılarak bombalanan Özgür Gündem saldırısı sırasında dağıtımcı Ersin Yıldız hayatını kaybetmiş, yirmi bir çalışan da yaralanmıştı.