Bitmeyen Kavga’nın esinledikleri



John Steinbeck’in “Bitmeyen Kavga” adlı eseri destansı bir direnişi anlatmaktadır


Elif Dündar

Ömrüm boyunca her şey karmakarışık geliyordu bana. Oysa, onların hayatı karmakarışık değildi. Bende de bir şeyler uğruna savaşmak isteği doğdu. Bir ölüden farksızdım. Uğrunda savaşabileceğim bir amacım olursa kendimi toparlayıp yaşamaya yeniden başlayabileceğimi sanıyorum.

John Steinbeck‘in “Bitmeyen Kavga” adlı eseri destansı bir direnişi anlatmaktadır.

Jim Nolan Amerikan vatandaşıdır. Hızla gelişen kapitalist düzen içinde o ve onun gibilere yaşam şansı yoktur. Hep ezilmiş, sömürülmüştür. Ne zaman ayağa kalkmak için çaba sarfetse bir çelme daha yemiş, yerinden kalkmaz olmuştur. Cebinde parası olmadığı için “serseri” damgası yemiş, hapse atılmıştır. Kafası binbir karışıklık içinde, yaşamdan bezmişken devrimcilerle tanışır. Artık her şey çok açıktır, “yaşama bir anlam kazandırmak istiyorsan, uğrunda savaşman gerekir,” artık partiye kaydolacak, partiyle savaşacaktır.

Jim Nolan yaşam biçimiyle, hedefleriyle artık bambaşka bir dünyanın insanıdır. Yıllar boyu içinde taşıdığı, dünyasını sarartan sorunlar karşısında yılmayacak, yok olmayacaktır. Ezen ve ezilenlerin mücadelesinde safını belirleyecek, sınıf bilinciyle dünyayı yorumlayacak, susmaktan nasibini almıştır, değiştiren olacaktır. Mücadele edecek, savaşacaktır. Parti tarafından verilen ilk görevi, Kaliforniya’daki işçilerle patronlar arasında gelişen, kapitalistlerin ucuz işgücü istemiyle çalışanların sırtından daha fazla kar etme arzularından doğan huzursuzluklara müdahale edilmesidir. Mac’la birlikte Kaliforniya’ya doğru yola çıkarlar.

Yolculukları binbir sıkıntı içinde ve çok yorucu geçer. Devrim sempatizanı bir taraftarlarından, bölgenin ve işçilerin durumu hakkında bilgi aldıktan sonra ilk işleri işçilerin arasına girip onların güvenini kazanmak olur. İşçilerden birinin kızı doğum yapmak üzeredir. Mac, bu işten anlamadığı halde duruma müdahale eder ve başarılı da olur. Kızın babası, işçiler arasında sözü geçen, öncü niteliklere sahip London’dur. Daha sonra tarlada elma toplayarak çalışmaya başlarlar. Artık onların sorunlarına, yaşamlarına ortaktırlar. Yaptıkları görüşmelerde, işçilerin hemen hemen tamamı ücretlerin düşürülmesine karşıdır. Fakat birçoğu bunun önüne nasıl geçileceğini bilemez. Mac ve Jim için ise durum açıktır. Üretimden gelen güçle grev örgütlenecek, kapitalistlerin aç gözlü emellerine, cepheden toplu bir karşı koyuş sağlacaktır.

Bu öneri büyük bir coşkuyla kabul görür. Hemen komiteler seçilir. İşler, London ve işçiler arasında onun gibi etkin olan Dakin üzerinden yürüyecektir. Grev örgütlenmiş, gerekli disiplin o an için sağlanmıştır. Bu arada patronlar da boş durmazlar, grev kırıcılar iş başındadır. Bu tutmayınca, işçileri topraklarını işgal ettikleri gerekçesiyle kovdururlar. Fakat partinin desteğiyle birçok teknik sorunun üstesinden Jim ve Mac bunu da halleder.

Günler geçtikçe problemler üst üste yığılmaya başlar. Kitlenin ruh hali değişiklikler gösterir. İşçiler arasında kararsızlıklar, yılgınlıklar, içten içe tepkisel yönelimler ortaya çıkmaya başlar. Grev zorlukla sürdürülürken bazı grev kırıcılar da cezalandırılır. Kitlenin ruh halini belli bir düzeyde tutabilmek için çeşitli eylemler konulur, yürüyüşler düzenlenir.

İşin sarpa sardığını gören patronlar anlaşma yolları ararlar. Kendilerinden sundukları sözde ödünlerle işçilerin istemleri arasındaki fark dağlar kadardır. Tek tek öncü işçileri satın almaya çalışırlar, cevap nettir: Ya hep beraber ya hiç!.. Ürünleri çürümeye yüz tutan patronlar, başka bölgelerden trenlerle adam getirtmeye başlarlar. Bu önlenmelidir. Çatışma çıkar, bu arada bir kişi polisler tarafından öldürülür. Bu kişi, greve destek amacıyla parti tarafından bölgeye gönderilen yiğitliği ve gözü pekliğiyle ünlü Joy’dan başkası değildir. Grev kırıcı işçilerle aynı trende yolculuk yapmak zorunda kalmış ve onların grevci işçilerin işlerini ellerinden almalarını engellemeye çalıştığı sırada öne çıktığı için katledilmiştir.

Kitleler cenazeyi sahiplerin. Onların idealleri uğruna, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya yolunda hayatını ortaya koyan bu yiğit insanın ölümü, mücadeleye yeni bir ışık tutacak, kavgayı kazanma azmini bir üst boyuta taşıyacaktır. Kuşkusuz diğerlerinin durumu da ondan farklı olmayacaktır.

Steinbeck, davranışları, iç dünyaları, sevgileri, kinleri, üzüntüleri ve idealleriyle proletaryanın gerçek temsilcilerine yüklediği misyonu vurgularken, günlük hayatımızda her an karşılaşabileceğimiz sorunları ve kişilikleri yalın ve esinleyici bir dille yazıya dökmüş.

İnanıyorum ki romanı bir solukta okuyacak, kapitalizmin kirli oyunlarının açığa çıkarıldığı, sınıf mücadelesinin geniş boyutlarla ele alındığı bu kitabı, döneme getirdiği tarihsel yaklaşımıyla önemseyecek, gerekli birçok ders çıkaracaksınız.

Ayrıca Kontrol Et

Ruhi Su: Türkülere Verilmiş Bir Ömür

Ruhi Su, 12 Eylül faşizminin engellemeleri yüzünden yurtdışında tedavi şansı bulamadı ve 20 Eylül 1985’te hayatını kaybetti