KESK Ankara Şubeler Platformu, Sakarya Meydanı’nda “Komisyonlar lağvedilmeli” çağrısıyla basın açıklaması yapmak istedi. Polis basın açıklamasından saatler önce Sakarya Meydanı’na yığınak yaparak, ablukaya aldı.
Her zaman basın açıklaması yapmak için toplanılan yer, gözaltı aracı konuşlandırılarak işgal edildi. Polis, tek gözaltı aracıyla yetinmemiş ve Sakarya Meydanı’nın çeşitli yerlerinde iki gözaltı aracı daha konuşlandırmıştı. Her zamanki gibi alan eyleme gelenlerin üç katı çevik kuvvet polisiyle işgal edildi. Bu da her zamanki gibi “güvelik” maskesiyle yapıldı. Keza valilik emrine göre bu alanda eylem, etkinlik, basın açıklaması vs. yasaklanmış, eylem yapılamazmış (!).
KESK Şubeler Platformu bileşenleri durumu alkışlarla, sloganlarla protesto ederek Mithatpaşa Caddesi üzerinde bulunan Eğitim-Sen 5. No’lu Şube önüne yürüdüler. Basın açıklaması Eğitim-Sen 5. No’lu önünde gerçekleştirildi. Basın açıklaması okunduktan sonra KESK Eş Başkanı Aysun Gezen söz alarak, kısa bir konuşma yaptı. Daha sonra eylem sonlandırıldı.
Basın açıklamasında şunlar ifade edildi:
“Komisyon Lavedilmeli!
15 Temmuz’da yapılan darbe girişimi her şeyden önce ezilenlerin, emekçilerin ülkemizde on yıllardır büyük bedeller ödeyerek elde ettikleri demokratik kazanımlara yönelik gerçekleştirilmiştir. 20 Temmuz sivil darbesi sonrası OHAL Kararnameleri ile de OHAL döneminde bile askıya alınamayacak olan ve anayasanın 15. maddesinde güvence altına alınan temel hak ve özgürlükler çiğnenmiş, darbe girişimi her tür anti demokratik uygulamanın bahanesi haline getirilmiştir.
Sadece darbe girişimi ile ilgili olarak, sınırlı süre için “tedbirler” alması gereken düzenlemeler yerine Türkiye’nin siyasal-toplumsal yapısını değiştirmeye dönük kalıcı düzenlemeler KHK’ler eliyle yapılmıştır. Şimdi de Cumhurbaşkanlığı Kararnameleriyle yapılmaktadır. OHAL’in sadece adı kalkmış, ruhu ve uygulamaları korunmuştur.
OHAL KHK’leri ile 135 bini aşkın kişi fişleme, müdür/kurum kanaati, sosyal medya paylaşımları, sosyal çevre soruşturması, sendika üyeliği, banka hesabı vb. gibi normal koşullarda asla suç olmayan gerekçelerle kamudan ihraç edilmiş, hukukun temel ilkeleri ayaklar altına alınmıştır. KHK’ler ile gerçekleştirilen ihraç işlemiyle genel hukuk değerleri ve ulusal mevzuat gereğince tanınan haklar yok sayılmıştır.
OHAL işlemleri İnceleme Komisyonunun kurulması üzerinden tam iki yıl geçmiştir. Üçüncü yılına giren OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu, 23 Ocak 2017 günü 685 sayılı OHAL KHK’si ile iki yıl süre içinde kamudan ihraç edilmiş yüz binlerce kamu emekçisinin ihraç başvurularını değerlendirmek ve karar altına almakla yetkilendirilmiştir.
Avrupa Konseyi Venedik Komisyonun 12 Aralık 2016 tarihli raporu ile Türkiye’ye çeşitli tavsiyelerde bulunmuş ve kamu görevinden çıkarılanların itiraz edebileceği bir komisyon kurulmasını önermiştir.
AKP tavsiyeyi şeklen uygulayacak biçimde OHAL İnceleme Komisyonu’nu kurmuştur. Ancak bu komisyon hiçbir şekilde Venedik Komisyonu’nun tavsiyelerini karşılamamıştır. Çünkü Komisyon iç ve dış baskıların sonucu ve bir oyalama aracı olarak kurgulanmış, düşünülmüş ve öyle de kurulmuştur.
Nitekim komisyon ancak kurulduktan 7 ay sonra, 12 Temmuz 2017’ de Resmi Gazetede yayınlanan “Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun Çalışmasına İlişkin Usul ve Esaslar” tebliğinin yayınlanmasından sonra başvuru almaya başlamıştır. Başvuruları 7 ay sonra alan komisyonun tüm başvuruları karara bağlamasının yılları bulacağı daha baştan belliydi. Bu yüzden iki yıllığına kurulan komisyonun görev süresi 26 Aralık 2018’ de Resmî Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanı kararı ile 1 yıl uzatılmıştır. Komisyonun görev süresinin Bakanlar Kurulu tarafından birer yıllık sürelerle yeniden uzatılabileceği 685 sayılı KHK ile hükme bağlanmıştır. Dolaysıyla görev süresinin bir sınırı bulunmamaktadır.
Komisyona yapılan 125.612 başvurudan 4.617 başvuru KESK’li üyeler tarafından yapılmıştır. Bu da başvurular içerisinde %3,6’ya denk düşmektedir. Komisyon başvurulardan şu ana kadar %40’ını karara bağlamıştır. %40 içinde başvurusu ele alınan KESK’lilerin oranı ise %0,7’dir.
Bu oran “KESK’lilerin başvurularının karara bağlanması bilinçli olarak mı geciktiriliyor?” sorusunu akla getirmektedir. Bu olasılığın kuvvetle muhtemel olduğunu düşünüyoruz. Kararlar geciktirilerek ikinci bir cezalandırma yoluna gidilmektedir. Konfederasyonumuza yönelik sendikal ayrımcılığa Komisyon da alet olmaktadır.
15 Temmuz sonrasında idarenin keyfi kararları ile hukukun nasıl katledildiği, temel sendikal hak ve özgürlüklerin kullanılmasının bile ‘suç’ kapsamına alınarak doğrudan cezalandırma yöntemlerinin nasıl hayata geçirildiğinin en somut örneği bu komisyon olmuştur.
Olağanüstü Hal İşlemlerini İnceleme Komisyonu ihraç edilenlerin iadesine karar verme yetkisi ile esasen idari bir birim olarak yargısal inceleme yetkisi ile donatılmıştır. Oysa OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonunun Türk Hukuk Sistemi içerisinde bir tarifi bulunmamaktadır. Komisyon Türkiye’nin hukuk sistemi içinde mevzuatça belirlenmiş bir yargı mercii değildir. Bu durum yasalara ve anayasaya, yargısal işleyişe açıkça aykırıdır.
İhraç edilen kamu emekçilerinin başvurularını hangi usul ve esasa göre kabul ya da ret ettikleri, yaptıkları soruşturmada hangi kıstasların temel alındığı tamamen muğlaktır.
Bu muğlaklık bilinçli olarak tasarlanmış ve bir politika olarak benimsenmiş olup iktidarın istediği kararların çıkması amaçlanmaktadır. İktidar, düzenleyici yetkisini kullanarak kıyas yoluyla bir suç ve ceza oluşturma yoluna gitmiştir.
Anayasa’nın 129. maddesinin: “Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler. Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez.
Komisyonun yasal dayanaklar ve emsal kararlara riayet etmeden, tarafsızlık ve adil yargılanma haklarını gözetmeden başvuruları karara bağlaması temel hak ve özgürlüklere aykırıdır.
Kamu emekçilerinin hukuka uygun olarak kazanılmış sosyal ve ekonomik hakları, idari tasarrufla hukuka aykırı olarak elinden alınmaktadır. İhraç edilenler kendileri hakkında yapılan asılsız ihbarlar, istihbarat bilgileri ve “kurum kanaatinden” de bihaber durumdalar.
Siyasi iktidarın ihbarcılığı teşvik etmesi ve ihbarlara itibar etmesi nedeniyle işyerlerinde kimsenin kimseye güvenmediği, sürekli bir gerginlik halinin yaşandığı, çoğu kurum idarecilerinin çalışanları adım adım takip ederek bir açığını yakalayıp bunun üzerinden görevde yükselmeye çalıştığı korkunç bir tablo ile karşı karşıyayız. Bu durum çalışma barışını ortadan kaldırmıştır ve sürdürülebilir değildir.
İhraç listelerinin oluşmasında mülki amirlerin ve kurum idarecilerinin önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Bu devran böyle sürüp gitmeyeceğine göre asılsız ihbar ve bilgileri ile ihraç sürecine katkı sunan idareciler ile yargı önünde hesaplaşacağımız unutulmamalıdır.
Buradan açık çağrıda bulunuyoruz; iktidar ihraç gerekçesinden emin ise ihraç işlemlerini iptal ederek ihraç edilenlerin tümü hakkında yargılama süreci başlatsın. Yargı sürecinde kurum idarecileri ve ihbarcılar gelip yargılamanın olmazsa olmaz ilkesi olan yüz yüze kanaatlerini ifade etsinler. Belge ve bilgilerini sunsunlar. Ve yargı kararını versin.
Şundan eminiz ki, yargının siyasallaştığı böylesi bir dönemde dahi, böylesi bir sürecin işlemesi durumunda binlerce idareci hakkında asılsız ihbar ve iftiradan dolayı soruşturmalar açılacak ve cezalar verilecektir. İktidar da bunu bildiği için ısrarla yargı sürecini işletmemekte, komisyonu lağvetmemektedir.
Konfederasyonumuza da ulaşan ret kararları incelendiğinde vahim bir durumla daha karşılaşmaktayız. Haklarında soruşturma yürütülen, savcılıklar tarafından takipsizlik ya da mahkemeler tarafından beraat kararı verilen kamu emekçilerinin görevlerine geri dönmeleri önünde herhangi bir yasal engel olmamasına rağmen, başvuruları ret edilmektedir. İhraç gerekçesi yargı kararı ile açıkça ortadan kalkmış olmasına rağmen başvuruların ret edilmesi komisyonun uluslararası sözleşmeleri, anayasayı ve yasaları hiçe saydığını ve suç işlediğini göstermektedir.
İdari bir komisyon, kendisini anayasanın üzerinde göremez, görmemelidir. Bizler AKP iktidarının son yıllarda anayasayı askıya alması karşısında komisyonun keyfiliğine şaşırmıyoruz. Ancak bizim şaşırmıyor olmamız komisyonun anayasal suç işlediği gerçeğini değiştirmiyor.
Bu nedenle önümüzdeki günlerden itibaren başvurusu hukuksuz şekilde reddedilen üyelerimiz savcılıklara Komisyon başkanı ve üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunacaklardır. “Yasalara göre suç işledikleri” iddiası ile ihraç edilen üyelerimizin başvurularını yasaları hiçe sayarak ret eden komisyon üyeleri yargı önünde er ya da geç bunun hesabını vereceklerdir. Komisyon, aldıkları kararlardan “sorumlu tutulmayacakları” hükmüne ya da iktidarın sağlayacağı “yargılanmama garantisine” güvenmemelidir. Anayasa iç hukukta en üst normdur ve anayasal suçlar eninde sonunda yargılama konusu olurlar.
Komisyona başvuru yapan başvurucular dosyalarının hangi aşamada olduğuna ve içeriğine dair karar açıklanana kadar herhangi bir bilgi alamamaktadır. Bu anlamıyla OHAL İnceleme Komisyonunun karar vermiş olduğu dosyalar da dâhil olmak üzere hiçbir aşamada açık ve şeffaf bir faaliyet yürütmemektedir.
OHAL komisyonunun kendisini mahkemelerin yerine koyarak karar vermesi hukuksuzdur ve bu şekilde verilen kararların kabul edilmesi mümkün değildir. Hukuki niteliği tartışmalı olan OHAL Komisyonu’nun, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal kurumları olan mahkemeleri yok sayarak karar vermesi açık bir Anayasa ihlalidir ve suçtur. Hakkında suça bulaştığı iddia edilen kamu görevlileri ile ilgili tüm hukuki işlemler, kendisini mahkemelerin yerine koyan OHAL Komisyonunca değil, mevcut hukuk sistemi içinde yer alan mahkemeler aracılığıyla yürütülmelidir.
Komisyonun kararlarında da sabit olduğu üzere KESK’lilerin ihraçlarının ana nedeni anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan sendikal eylem ve etkinliklere katılmalarıdır. Demokrasinin işlediği bir yerde temel hak ve özgürlüklerin kullanımı bırakın ihraç edilme gerekçesi olmayı, soruşturma konusu bile yapılamaz.
Dolayısıyla Komisyon derhal lağvedilmeli ve haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan, hukuken suç olmayan gerekçelerle ihraç edilen tüm kamu görevlileri bütün haklarıyla birlikte derhal görevlerine iade edilmedir.
Bu gerçekleşinceye ve hukuksuz ihraç edilen tüm kamu emekçileri görevlerine iade edilinceye kadar mücadele etmeye devam edeceğiz. Yine kendisini yargı üstü gören, anayasa ve yasalara aykırı hareket eden Komisyon üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunacağız”
Bir kez daha haykırıyoruz:
BİZ KAZANACAĞIZ, GERİ DÖNECEĞİZ!
KAMU EMEKÇİLERİ SENDİKASI
Ankara Şubeler Platformu