AKP’nin “makbul sendikası” Hak-İş, Ankara’da işçileri toplayıp, AKP’nin Keçiören adayına destek istedi. Hak-İş Başkanı Mahmut Arslan’ın da katıldığı toplantıda Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Özhaseki için de destek çağrısı yapıldı.
Arslan yaptığı konuşmada, “Turgut Altınok belediye başkanlığından öte bizim kardeşimiz, arkadaşımız, dostumuzdur… Turgut Altınok’un yeniden AK Parti’den Keçiören Belediye Başkanlığı’na aday olarak ilan edilmesi bizim için yeniden heyecan başlattı. Aynı zamanda Mehmet Özhaseki’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olması da büyük bir heyecan yaratmıştır. Adaylara 31 Mart seçimlerinde başarılar diliyoruz” diyerek, bu işi en pervasız biçimiyle gerçekleştirdi.
Türkiye’nin üyelikte patlama yaşayan tek sendikası olan ve devlet kurumlarında çalışan taşeron işçileri engelsizce “örgütleyen” Hak-İş’in bu tutumunun AKP’nin nasıl bir sendikal örgütlülük tahayyülü içinde olduğunun deşifrasyonu dışında bir anlamı yok.
Sendikacılığı siyasi parti borazanlığıyla özdeşleştiren, işçilerin bilincinde ideolojik-siyasi dumur yaratmayı esas meslek haline getiren, bu açıdan da Nazi Almanya’sının korporatist sendikacılık anlayışının günümüzdeki tezahürü olan Hak-İş açısından bu rolün bu açıklıkta oynanması da şaşırtıcı değil.
Faşizmin sınıfsız-imtiyazsız-kaynaşmış toplum diskurunun siyasal İslam’la özdeşleşmiş ideolojik kalesi olan Hak-İş’in varlık nedeni bu zaten. Fakat bunu bu açıklıkta yapıyor oluşu sınıfın örgütsüzlüğünün boyutlarının anlaşılması açısından elbette ki önemi büyük.
İşçilerin ücret zammı talebini bile aynı anlayışla AKP şeflerine ve devlet içindeki temsilcilerine mektup yazarak rica minnet konusu yapan ve danışıklı dövüşle işleri kotaran Hak-İş’in işçi sınıfına sınıfsal onursuzluk dayatan bu çizgisinin bu açıklıkta, pervasızca dile getirilebilmesi uyarıcıdır, görev çıkarıcı bir çağrıdır.