Leyla Güven Haklıdır Tecrit Kalkmalıdır İnisiyatifi’nden çağrı



Leyla Güven Haklıdır Tecrit Kalkmalıdır İnisiyatifi, tecridin kalkması için bugün 103. gününe giren açlık grevi direnişleriyle dayanışmanın büyütülmesi çağrısı yaptı


bugün saat 12:30’da Taksim Hill Otel’de gerçekleşen basın açıklamasıyla hem kuruluşunu ilan etti hem de tecride karşı mücadelenin demokrasi mücadelesi içindeki yerine bir kez daha vurgu yaparak, dayanışmanın büyütülmesi çağrısını yineledi.

İmzacısı olduğumuz basın açıklamasına Alınteri, HDK eşbaşkanları, HDP İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu, ESP yöneticileri, KÖZ, Yeni Dünya İçin Çağrı, Halkevleri, Alevi Dernekleri, Kaldıraç, SYKP, Devrimci Parti, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (YSGP), Doğu Güneydoğu Dernekleri Platformu (DGDDP), ‘78’liler Girişimi, Abdullah Öcalan’ın avukatları ve çok sayıda duyarlı kişi katıldı.

HDK Eş Sözcüsü ve HDP Milletvekili Gülistan Koçyiğit’in giriş konuşmasıyla başlayan açıklamada ESP Genel Başkanvekili Şahin Tümüklü, Devrimci Parti Genel Başkan Yardımcısı Murat Pircan Yaratan, Doğu Güneydoğu Dernekleri Platformu Abdülhakim Daş, Kaldıraç temsilcisi Hakan Dilmaç, KÖZ temsilcisi Şükrü Demir, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği adına Sinan Zincir, SYKP MYK Üyesi Yıldırım, YSGP yöneticisi Sinan Tutal, 78’ler Girişimi adına Seher Şentürk birer konuşma yaparak, Leyla Güven’in tecrit karşıtı direnişinin tarihsel anlamına ve önemine vurgu yaptılar.

HDK Eş Sözcüsü ve HDP Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit toplantının başlangıcında yaptığı konuşmada, Leyla Güven ve hapishaneler ile çeşitli ülkelerde devam eden açlık grevlerine ilişkin bilgi verdi. Koçyiğit konuşmasında, İmralı’daki tecridin politik niteliğini teşhir ederek, bu tecrit politikasıyla savaş politikaları ve faşist saldırganlık arasında doğrudan bir ilişki olduğunu vurguladı.

5 Nisan 2015 milat oldu

Koçyiğit konuşmasında 5 Nisan 2015’in İmralı tecridinin başlangıcı olduğunu belirtti. Bu tarihin aslında yeni savaş konseptiyle de doğrudan ilişkili olduğunu vurgulayan Koçyiğit, 5 Nisan’ın aynı zamanda Dolmabahçe mutabakatının da son bulma tarih olduğunu hatırlatarak, 5 Nisan’daki tecridin bu anlamda sadece Öcalan’a dönük bir tecrit olmadığını, barış ve demokrasi yönelimine dönük bir tutumu ifade ettiğini dile getirdi.

Tecrit politikalarıyla 7 Haziran seçimleri arasındaki doğrudan ilişkiye de değinen Koçyiğit, o tarihten sonra “barış” diyen akademisyenlerin cezalandırıldığını, Suriye’deki gerici iç savaşın kışkırtılması için kirli politikaların devreye sokulduğunu hatırlattı. Bu gelişmelerin Kürt sorunu çözülmeden demokratikleşmenin de gerçekleşemeyeceğinin ifadesi olduğunu, çözümsüzlük politikalarının ülkeyi bir iç savaş iklimine doğru sürüklediğini dile getirdi.

Leyla Güven’in 103 gündür bunlar yaşanmasın diye açlık grevinde olduğunu ifade eden Koçyiğit, devletin tecridi kaldırmak için mevcut yasaları uygulamasının yeterli olduğunu hatırlattı.

Açlık grevi hukuka davettir

Hukuk dışılığı alışkanlık haline getiren bu devlete karşı açlık grevi yaklaşımı hukuka davet eden bir çağrıdır” diyen Koçyiğit, İnisiyatif olarak 2 Şubat’ta bir araya geldiklerini ve daha sonra gerçekleşen daha geniş bir toplantıyla bir inisiyatif oluşturduklarını anlattı. İnisiyatif’in temel amacının açlık grevindeki tüm insanların taleplerinin kabul edilmesi ve yaşam haklarının güvence altına alınmasının sağlanması olduğunu vurguladı.

“Tek bir insana dahi hukuksuzluk dayatılıyorsa ülkedeki herkese hukuksuzluk yapılıyor” diyen Koçyiğit, “Bugün talebin İmralı’ya dönük olmasının kimseyi yanıltmaması gerekiyor, bu talebin ardında milyonlar ve onların iradesi vardır. Buradaki duruş turnusol kapısıdır” diye belirtti.

Herkese yan yana gelme çağrısı yapan Koçyiğit, bugün aslında tecridin dışarda yaşandığını, muhaliflere dönük saldırganlığın açlık grevi gibi bir aracın kullanımını gündemleştirdiğini belirterek, Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının da açlık grevinde olduğunu, Eren Erdem’in bile açılık grevine yöneldiğini hatırlattı.

Koçyiğit’in ardından Cansu Kalender ortak basın açıklamasını okudu. İnisiyatif adına okunan açıklamada tecridin sadece İmralı’ya dönük olmadığını, dışarıda yaşanan siyasi-ekonomik-kültürel baskıların da tecridin başka bir biçimi olduğu hatırlatılarak şunlar belirtildi:

Tanzim satış kuyruklarında etrafımıza dizilen bariyerler bizi nelerden ayırır?

 

İş-kur önlerinde bekleşen binlerce işsizi diğerlerinden ayıran nedir?

 

Çocuğuna bir parça ekmek için çırpınan anneleri, atanamayan öğretmenleri, yaşa takıldığı için emekli olamayanları, fabrikanın dört duvarı ile evin dört duvarı arasında gidip gelenleri birbirinden ayıran nedir ya da?

 

Grev çadırında işini ve ekmeğini isteyenleri, mesela bir yıla yakın bir zamandır Flormar önüne kurduğu çadırda direnen işçileri duvarın öte yanındaki arkadaşlarından ayıran ya da kadınların her tarafı saran erkek egemen kültürün yarattığı şiddet, taciz ve tecavüz tehdidiyle  yaşam alanlarını daraltan şey nedir peki?

 

Birbirileriyle hiçbir sorunu olmayan halkları ve emekçileri, milliyetçiliği ve mezhepçiliği kışkırtarak birbirinden ayıran, birbirine düşman eden, yerel ve bölgesel savaşların girdabına çeken şey ne? 

 

Köşe başlarında bekleyen panzerler, dilini konuştuğu için dışlanan Kürt, inancını yaşadığı için yok sayılan Alevi, fikrini savunduğu için kovuşturmaya uğrayan ya da cezalandırılan muhalifler hangi gerçeği anlatır bize? 

 

Görünür-görünmez duvarlarla çevrili bir açık hapishanenin tutsakları değil miyiz hepimiz?

Yani hepimiz aynı gerçeğin parçası olsak da muktedirlerin etrafımıza ördüğü duvarlarla  parçalanarak güçsüz ve çaresiz bırakılmak istenmiyor muyuz? Ve bu aslında tecrit değil de nedir?

İşte Leyla Güven başta gelmek üzere yüzlerce insan bu sorulara yaşamları pahasına yanıt veriyorlar açlık greviyle. “Bu tecrit hepimize” diyor ve bedenlerini açlığa yatırarak canları pahasına insanlık onurunu ayağa kaldırmak ve etrafımıza örülen görünür görünmez tüm duvarları yıkmak için direniyorlar. Aramızdaki sınırları kaldırmak ve biz olmak için yapıyorlar bunu. Halklarımızı birbirinden koparan bu insanlık dışı yaşama karşı yeni yaşamı savunmak, barışın, kardeşliğin adaletin, eşitliğin hüküm sürdüğü bir yaşamı savunmak için tarihsel bir sorumluluk üstleniyorlar. Onlar İmralı’dan başlayarak özgürlüğümüz ve geleceğimiz önünde dikilen tüm duvarları kaldırmak ve tecrite son vermek mücadele ediyorlar.

Bunun için “Talepleri talebimizdir”, bunun için “Mücadeleleri mücadelemizdir”, bunun için “İradeleri geleceğimizdir” diyoruz.

Seslerine ses veriyor ve artık yeter diyen herkesi “biz” olmak için çağrımıza yanıt vermeye çağırıyoruz.

 

LEYLA GÜVEN HAKLIDIR TECRİT KALKMALIDIR İNİSİYATİFİ!

Basın açıklaması ortak metnin okunmasından sonra kurum temsilcileri adına yapılan konuşmalarla sona erdi. Konuşmalarda Leyla Güven’in başlattığı ve çeşitli ülkelerle cezaevlerinde yüzlerce tutsağın dahliyle yayılan tecrit karşıtı açlık grevi direnişlerinin tarihsel haklılığına vurgu yapıldı. Bu mücadeleye destek vermenin ötesinde sahiplenmenin tarihsel bir görev olduğu, demokrasi ve özgürlükler mücadelesiyle tecrit karşıtı mücadele arasında dolaysız bir ilişki bulunduğu vurgulandı.

Açıklama, Koçyiğit’in destek ve dayanışmanın büyütülmesi çağrısını yinelemesiyle sona erdi.

İnsiyatif’in önümüzdeki günlerde Amed’e, Leyla Güven’in yanına bir heyetle gideceği duyuruldu.

Ayrıca Kontrol Et

Makbule Özer Tahliye Edildi

82 yaşındaki hasta tutsak Makbule Özer, 254 günlük hapisliğin ardından cezasını tamamlayarak, tahliye oldu.