YÖK asıl kodlarıyla konuştu



YÖK Başkanı Yekta Saraç, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projesini “Türkiye’nin değerleriyle mütenasip değil” diyerek yenileyeceklerini, aileyi merkeze koyacaklarını duyurdu


Özgecan Aslan’ın vahşice katledilmesinden sonra toplumsal cinsiyet rolleri, kadına dönük şiddet, taciz-tecavüz saldırıları ve bir bütün olarak erkek egemen sistemin kendisi geniş toplumsal kesimler tarafından tartışma konusu olmuş, sokaklardan çekilmeyen kadın hareketi bu tartışmalara de yön verecek bir nitelik kazanmıştı. Kadına sınırlar çizen, kaç çocuk doğuracağına hükmeden, gülüşüne-yürüyüşüne bile ayar çekmeyi iş edinen AKP cenahı bile bu katliamın yarattığı toplumsal öfke karşısında her zamanki tanıdık gözyaşlarından dökmüş, sayısız atraksiyonla tepkiyi savuşturmaya çalışmıştı.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Yekta Saraç da bu rüzgâra kapılarak daha doğrusu o dönem bunu gerekli görerek 2016 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde üniversitelerin kadın rektörleri ile bir araya gelmiş ve “Yükseköğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi” yayımlamıştı. Belgeyle YÖK’ün tüm bileşenlerinde toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletine duyarlı olarak hareket edileceğini taahhüt edilmişti.

Yükseköğretimde faşizmin bekçiliğini yapmak üzere kurulmuş ve sonrasında bu rolü sistemin ihtiyaçlarına göre değişen bir jandarmalığa dönüşmüş YÖK’ün böyle bir belge yayınlamasının varlık nedenine aykırı olduğu açıktı. Gaza gelerek ya da kolayca “dün dündür” diyebileceğini bilip, zamanın gereklerine uyarak yayınlanan o belgenin şimdiki rejimin ideolojik kodlarıyla çelişkiler taşıdığı için değiştirileceği açıklandı.

Şaşırdık mı, hayır. Tam da YÖK’e yaraşır bir davranış bu nitekim. Keza YÖK artık zamanın ruhu gereği üniversiteyi dinci-gerici-faşist ideolojik kodların üretildiği bir mevzi haline getirmekle görevli bir jandarma. Bu kodların en hassas olanlarından biri de kadınlara biçilen gömlekler!

YÖK Başkanı’nın açıklamaları da bunu teyit eder biçimde.

Cumhuriyet’in haberine göre, hükümete yakın yayın organlarına konuşan Saraç, Tutum Belgesi’nin, Özgecan Aslan cinayetinin yaşandığı süreçte hazırlandığı ve 2015’te üniversitelere gönderildiğini belirterek “Bu belgenin esasında, yükseköğretim kurumlarında kadına yönelik şiddet ve tacize karşı neler yapılabileceği ve üniversite yerleşkelerinde güvenli bir ortamın nasıl hazırlanabileceğine ilişkin hususlar ile bu bağlamda zorunlu veya seçmeli bir dersin konulması hususu da yer almaktadır” dedi.

Saraç “2015 yılında hazırlanan bu tutum belgesinde kadına yönelik her türlü eşitsizlik ve adaletsizliği önlemeye yönelik yürütülen bu çalışmalar ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ kavramı adı altında dile getirilmiştir. Ancak gelinen süreçte bu kavrama, murat edilenin dışında farklı anlamlar yüklendiği ve bu yüklemelerin ‘toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği’ hususunun göz önünde bulundurulması gereği ortaya çıkmıştır” ifadelerini kullandı.

Sahici YÖK aile kavramını öne çıkarıyor

Saraç ve temsil ettiği ideolojik kodlar açısından “toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip” olan elbette ki kadın ve erkek eşitliği olamazdı. Bu kodların üretimine tepeden buyruklarla her gün yeni boyutlar ekleyen Erdoğan’ın deyimiyle “kadın erkek eşit demek fıtrata aykırı(ydı)”. YÖK Başkanı Saraç da belgeyi aynı zihniyetle yenilediklerini, “Türk toplumunun aile kavramı”nı öne çıkaracaklarını şu sözlerle açıkladı:

Bugün itibarıyla tutum belgesinde ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı çıkarılarak güncelleme yapılmasına ilişkin çalışmalar son aşamasına gelmiş olup yakında üniversitelerimize duyurulacaktır. Kadın çalışmalarına yönelik derslerin müfredatını ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ değil ‘Adalet Temelli Kadın Çalışmaları’ anlayışı içerisinde belirlemeye ve verilmekte olan ders, konferans ve seminerlerde Türk toplumunun aile kavramı başta olmak üzere sahip olduğu üstün değerlerin öne çıkarılmasına özen göstermesi gerekmektedir.

Kısacası ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ kavramı YÖK’ün ve başkanının ağzına zaten yakışmıyordu. Bir döneme icabet etmişti sadece, şimdi rejimin tüm ideolojik kodlarını daha pervasız biçimde kullanıp, pekiştirmeye çalıştığı şu günlerde o da buna icabet ediyor! Fakat ne yaparsa yapsın kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesini üniversiteden de gündelik hayatın içinden de söküp atamayacağı açık.

Ayrıca Kontrol Et

Zamanın Ruhu Değişti: “Eşitlik, Adalet, Kapsayıcılıktan Vazgeçtik”!

Dev otomotiv tekeli Ford Company, zamanın ruhuna da uygun olarak işyerinde "eşitlik, adalet ve kapsayıcılık"la ilgili çalışmalarında geri adım atacağını duyurdu.