31 Mart yerel seçim çalışmalarının baş yürütücüsü AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan-nasıl bir kafayla konuşuyorsa artık-sanki kendileri 17 yıldır (hatta Ankara ve İstanbul belediyelerinde 23 yıl) yönetimde değilmiş gibi konuşmayı ısrarla sürdürdü. Dağı-taşı-ağacı yağmaya açan, kentleri beton yığınına dönüştürüp doğa koşullarını bile altüst eden kendileri değilmiş gibi “bize şans verin yeşili getirelim, betonu silelim” mealinde bir propaganda yürüttü.
Bu akıl almaz söylemini, Ankara İskitler Ata Sitesi’ndeki metruk binada çıkan ve 5 kâğıt toplayıcısı Afgan’ın hayatını kaybetmesi, 11’inin de yaralanmasına neden olan yangından sonra da sürdürdü.
Bu yangını ve kaçak göçmen işçilerin can vermesini de seçim malzemesi yapmakta ahlaki bir sorun görmeyen Erdoğan, “Bugün Ankara’da çıkan yangında 5 kardeşimiz yanarak öldü, 11 kardeşimiz ağır yaralı. Metruk denilebilecek noktada. Boş bina diye oraya yerleşen vatandaşlarımız böyle bir durumla karşı karşıya kaldı. Onun için bizim verdiğimiz mesajları ne olur, dikkate alın. Benim insanım modern bir yaşam tarzına ulaşsın” dedi.
Sanki, İskitler’deki o sanayi sitesi, o sitedeki “yıkılacak” denildiği halde 14 yıldır yıkılmayan o metruk bina(lar), o metruk binanın kaçak göçmenlere barınak olması ve her türlü denetim ve kontrolden uzak olması Türkiye’nin AKP’li belediyesinin iş başında olduğu Ankara’sında değil de başka bir yerde yaşanmış gibi!
Sanki, yıllardır Ankara Belediyesi koltuğunda onlar oturmuyor, bu kentte 2 ay arayla yangın çıkan ve birinde beş Suriyeli, sonuncusunda da beş Afgan işçinin can verdiği o sanayi sitelerinin her türlü denetimden uzak olduğu gerçeği onların sorunu-sorumluluğu değilmiş gibi…
Yeni Zelanda’da yaşanan ırkçı-faşist saldırıyı da siyasi-ahlaki bir sorumluluk duymaksızın seçim malzemesi yapanlardan, Türkiye’de yaşayan milyonlarca kaçak göçmenin nasıl bir vahşi sömürünün malzemesi olarak kullanıldığından dem vurmalarını elbette beklemiyoruz. Ama kölelik koşullarını daha bir derinleştirip, kelimenin gerçek anlamıyla rezilleştirenlerin kalkıp “vatandaşlarımız modern bir yaşam tarzına ulaşsın” diyecek bir pişkinlik sergileyebilmelerine pes demenin ötesinde bir yanıt olmalı. O yanıtın örgütlü sınıf hareketiyle verileceği, bu pişkinliğin yakasına yapışılarak “bizimle dalga mı geçiyorsun?” denileceği günler de gelecektir.