ATO: Sömürü gerçek ama adı işçi değil, ‘stajyer’!



Ankara Tabip Odası (ATO) İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu, iş cinayetinde hayatını kaybeden stajyer öğrenci Mustafa Koç’la ilgili açıklama yaptı


Ankara Tabip Odası (ATO) İşçi Sağlığı ve İşyeri Hekimliği Komisyonu, Chemfleet ve Armador Tankers firmaları aracılığıyla 3 aylık staj için İstanbul’dan Hindistan’a hareket eden GANNET S gemisinde stajyer öğrenci olarak işe başlayan 19 yaşındaki Mustafa Koç’un iş cinayetinde hayatını kaybetmesiyle ilgili basın açıklaması gerçekleştirdi. Oda, Piri Reis Üniversitesi Deniz Ulaştırma İşletme Mühendisliği birinci sınıf öğrencisi Mustafa Koç’un ölümüyle ilgili yaptığı açıklamada stajyer öğrencilerin yaşadıkları sömürüye dikkat çekerek, Mustafa Koç şahsında “Sömürü Gerçek ama Adı İşçi Değil, ‘Stajyer!’” diye belirtti.

Koç’un 18 gün boyunca günde 20 saat çalıştırıldığı, normal koşullarda, gemilerde stajyerlerin temizlemesinin yasak olduğu 20 metre derinliğinde, 1 metre açıklığında ve ortalama 50 derece sıcaklıktaki tankı, birinci zabitin zorlamasıyla temizlediği bilgilerini hatırlatan ATO, “Henüz “stajyer” bir işçinin bu koşullarda çalıştırılması kaçınılmaz olarak iş cinayeti ile sonuçlandı” vurgusu yaptı.

Stajyerlik olarak makyajlanan sömürü biçimi

İhmaller ve tedbirsizliklerin Koç’un rahatsızlanmasından sonra da kamarada değil, havalandırma sistemi bozuk olan revirde 45 derece sıcaklıkta uyumak zorunda bırakılmasıyla devam ettiğini belirten ATO, “’Stajyer’ işçi Mustafa Koç’un iş cinayeti, bu açıdan sömürü odaklı büyüme stratejilerinin çok acı bir ifadesidir. Söz konusu iş cinayeti gözleri ister istemez ‘stajyerlik’ olarak makyajlanan çalıştırma biçimine çevirmektedir” diye vurguladı.

Çocuk işçilik ‘stajyerlikle’ gizleniyor!

Çocuk işçiliğin verilerde gizlendiği alanlardan birinin de “stajyerlik” olduğuna işaret eden açıklamada, stajyerliğin ‘mesleki eğitim’ teriminin arkasında çocuk emeğini sömüren yaygın bir çalıştırma biçimi olduğu, stajyerlik yapan çocuk işçilerin pek çoğunun işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmadığı işyerlerinde ve sosyal güvenlik mekanizmalarının koruması olmadan çalışmaya mecbur bırakıldığı ifade edildi.

Sözümona “beceri eğitimi”!

Stajyer öğrencilerin kullanılmasının yaygınlaşmasındaki en önemli faktörün “beceri eğitimi” adıyla stajyerlik sigortaları ve asgari ücretin üçte biri olan maaşlarının büyük bir bölümünün devlet bütçesinden karşılanması olduğu ifade edilen açıklamada, “Ne var ki, meslek ve teknik liselerden fabrikalara staj için gelen öğrencilere mevzuatta belirtildiği üzere “beceri kazandıracak eğitim” verilmediği gibi, yetişkin işçilerin yaptığı işlere yapmaya zorlanmakta, çoğu zaman angaryaya maruz bırakılmaktadır” denilerek çarpıcı tabloya işaret edildi.

Çalışma karşılığı sosyal güvenlik sigortası yapılmamakta

“Beceri eğitimi” adı altında çalıştırılan öğrencilere, iş kazası ve meslek hastalığı sigortasının yapıldığı; ancak çalışma karşılığı sosyal güvenlik sigortasının yapılmadığı vurgulanan açıklamanın devamında ‘meslek Eğitim Kanunu’nda yapılan düzenlemelerle stajyer öğrenci çalıştırmanın yaygınlaşması arasındaki ilişki anlatıldı.

Stajyer öğrenci çalıştırma sınırı kaldırıldı!

Buna göre daha önce stajyer öğrenci çalıştırmak için işyerinin büyüklüğü sınırı getirildiği, 50 ve daha çok işçi çalıştıran işletmelerde yüzde 5’inden az, yüzde 10’undan çok olmamak kaydıyla sınırlandırılan beceri eğitimleri daha sonra yapılan düzenlemelerle işçi sayısının en az 10 olduğu işyerlerine kadar indirildiği vurgulandı.

Stajyer sayısındaki üst sınır ve işyerindeki personel sayısının yüzde 10 sınırının da kaldırıldığı, 10 işçinin çalıştığı bir işyerinde en fazla bir öğrenci beceri eğitimi alabilecek iken, söz konusu düzenlemeyle bu eğitime katılacak öğrenci sayısındaki sınırın tamamen kaldırıldığı dile getirildi. Bu durumun çocuk emeğinin yasal kılıflar ve politik makyajlarla sömürülmesinin önünün açılması anlamına geldiği hatırlatıldı.

Teşviklerle birlikte orta ve küçük işletmelerde çocuk işçilik arttı

Patronlara çırak ve stajyer çalıştırmaya dönük teşviklerin çocuk işgücünü, iş kazalarının ve iş cinayetlerinin en fazla yaşandığı küçük işletmelere ittiği kaydedilen açıklamada, bu işletmelerin de iş sağlığı ve iş güvenliği denetimlerinde en az denetlenen yerler olduğu, bu durumun çocuk işçilere yönelik sömürüyü yoğunlaştırıp, kuralsız ve esnek çalışmayı arttırdığı dile getirildi.

‘İstihdam seferberliği’ denilen!

Ankara İSİG Meclisi tarafından hazırlanan “Türkiye’de Çocuk İşçiliği ve Çocuk İş Cinayetleri Raporu”nda da belirtilen verilere işaret edilen açıklamada, şunlar belirtildi:

2017 yılında dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “istihdam seferberliği” kapsamında 1 milyonun üzerinde yeni istihdam yaratıldığını açıklamasına karşılık SGK verileri incelendiğinde yaratılan yeni istihdamın kalıcı ve güvenceli istihdam olmadığını, işverenler tarafından ucuz emek deposu olarak görülen ve çocuk işçiliğinin bir başka boyutu olan çırak, stajyer ve kursiyerler olduğunu ortaya çıkmaktadır. SGK verilerine göre Mart 2016’da 393 bin olan çırak, stajyer ve kursiyer sayısı, Mart 2018’de 1 milyon 538 bine yükselmiştir.

 

Cezasızlık politikası çocuk işçiliği ve iş cinayetlerinin temel nedenlerinden

 

Çocuk işçiliğinin ve çocuk iş cinayetlerinin önlenememesinin temel nedenlerinden birisi cezasızlık yani asli ve tali sorumluların yargılanmamasıdır. Hukuki bağlamda cezasızlık; faillerin cezalandırılmaması, bu ihlalle maruz kalanların zararlarının giderilmemesi ve bir daha benzer olayların/ihlallerin yaşanmaması için herhangi bir önlemin alınmaması olarak tanımlanır.

 

Çocukların çalıştırılması ve özellikle yaşanan iş kazası/cinayetlerinde de cezasızlık oldukça yaygın görülmektedir. Bu da hem çocuk işçiliğinin hem de çocuk iş cinayetlerinin ortadan kalkmasının önünde engel oluşturur.

 

Çocuk işçiliği ve çocuk iş cinayetlerinde görülen cezasızlığın sebebi;

 

– yapılan soruşturmaların eksik ve özensiz olması, 

 

– yargılama sırasında yapılan eksiklikler, 

 

– yargı organlarının suçun vasfına ve ceza tayinine ilişkin yanlış değerlendirmeleri, 

 

– yaşamını yitiren, zarar gören çocukların ailelerinin işveren ile anlaşma yoluna giderek şikayetlerinden vazgeçmeleri, 

 

– yanlış değerlendirmelerle karar veren yerel mahkeme kararlarının ilgili savcılıklarca veya ailelerce temyiz edilerek üst mahkemeye taşınmaması şeklinde gözlenmektedir.


TÜM ÇALIŞANLAR İÇİN CAN GÜVENLİĞİ İSTİYORUZ!

Ayrıca Kontrol Et

Öğretmenler: Bu ÖMK’yı Kabul Etmiyoruz

Öğretmenlerin haklarını ve taleplerini içermeyen Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun Meclis açılışının ardından yeniden görüşülmeye başlanmasına karşı 6 eğitim sendikası MEB önüne siyah çelenk bırakarak nöbet eylemine başladı