Kürt halkının Diyarbakır, Van ve Mardin Büyükşehir Belediyelerine polis ablukası altında kayyım atanmasına karşı ortaya koyduğu ilk tepkiler tarihsel bir haklılıktan beslenen güveni ifade ediyor.
Bu tarihin tanığı olan, tanığı olduğu kadar değiştirip, dönüşen Kürt kadınları, bu yeni saldırı dalgasına verilen ilk tepkilerin sembolü oldular.
Kürt halkının tarihinden, belleğinden, biriktirdiği direniş kimliğinden, politikleşme eşiğinden bir adım bile geri adım atmayacağının vücut bulmuş halleri oldular.
Kayyım atanan Diyarbakır BB’ye su faturası yatırmak üzere gelen emekçi bir kadını polis zorla uzaklaştırdı. Söylediği sözlerse belleklere kazınacak bir haklılık ve meşruiyetin ifadesi oldu.
Zehir olsun oyumuz zehir olsun. Oyumu istiyorum, oy vermişim bizim belediyeye, size vermemişim. Sizin ayıbınızı çekiyor, çeksin, rezil olun. Zehir olsun, kanser olsun. Hırsızlar!
Yine Kürt özgürlük mücadelesinin tarihini iliklerinde hissettiği anlaşılan yaşlı bir anne de yaşından, sağlığından beklenmeyecek bir çeviklikle ilk tepki koyanlardan biri oldu. Yaşlı anne polis bariyerlerinin önüne giderek, “Erdoğan da Müslüman biz de Müslümanız. Yeter artık, yeter. Oy vermedik diye böyle yapmaya hakkı yok. Türkiye Cumhuriyeti bize niye böyle zulmediyor” dedi, polis tarafından darbedilerek uzaklaştırıldı!
https://twitter.com/GazeteAlinteri/status/1163378079202467840?s=20
Kürt halkının tüm acılarını belleğine kazıyan ve bu acılar-bedeller pahasına elde edilen toplumsal kazanımların anlamını yüreğinde hisseden emekçilerin bu ilk tepkileri bile, bu saldırıya teslim olmayacağının, sessizliğinde bile başka bir direniş büyüteceğinin işareti oldu.
Tarihsizleştirme, belleksizleştirme, iradesizleştirme saldırısının bu yeni dalgası da aynı dik duruşla karşılanacak! Bundan şüphe yok, fakat aslolan bu duruşun büyütülerek halkaların kardeşleşmesinin manivelası haline getirilmesidir.