Saat 13:00’te gerçekleştirilen açıklamada İsmail Çetinbakış, polisin yönelimine ilişkin bilgiler verirken, Alınteri temsilcisi de sözkonusu saldırıya ilişkin basın açıklamamızı okudu.
Kendisine polis diyen kişilerin telefonla arayarak bir dosya için karakola çağırdığını belirten Çetinbakış, avukatıyla birlikte gittiğindeyse kayıt dışı bir şekilde oraya çağrıldığını anladığını belirtti. Kendisi ve avukatının TEM şubeye götürüldüklerini orada yanına gelen polislerin avukatla gelmiş olmasına duydukları öfkeyi “neden yalnız gelmediğimi, yoksa korktun mu?” sözleriyle dile getirdiklerini belirtti.
Daha sonra kendisine İzmir’de sol örgütler hakkında bir çalışma yaptıklarını ve ifadesine ihtiyaç duyduklarını söylediklerini belirten Çetinbakış, avukatının bu konuda ellerinde bir tutanak olup olmadığını sorması üzerine bir devrimcinin fotoğraflarını gösterdiklerini, kendisinin tanımadığını söylemesi üzerine de “İşte bu kadar!” diyerek avukatıyla kendisini yolcu ettiklerini vurguladı.
‘İş görüşmesi yaptığım yere geldiler’
Karakoldan çıktıktan sonra daha önce iş başvurusu yaptığı bir yerden görüşme için çağrıldığını ve oraya gittiğinde polislerin de içeriye apar topar girerek, işyeri sahibini dışarı çıkardıklarını ve burada kendisine ajanlık dayattıklarını anlattı.
Polislerin burada avukatıyla gelmiş olmasına duydukları kızgınlığı dile getirdiklerini dile getirdi. Kendilerinin isteseler evi basıp alabileceğini ama iyi niyet gösterip telefonla çağırdıklarını, kendisinin avukatla gelmiş olmasının ise kabul edilemeyeceğini söylediklerini aktaran Çetinbakış, “İstediğimiz zaman istediğimiz davadan seni içeriye alabiliriz. Evinden almıyoruz bak, sana iyi niyetli yaklaşıyoruz, sen de bize yardım edeceksin” diyerek tehdit edildiğini ve tehdidin ajanlık dayatmasına vardığını ifade etti.
Annesinin hastalığıyla tehdit ettiler
Kendileriyle böyle bir ilişkiye girmeyeceğini söylemesi üzerine de “annen hasta ve engelli derneği üyesi, yüzde 63 engeli var, AÖF’e kayıt yaptırmışsın ama okumamışsın, İstanbul’da neler yaptığını da biliyoruz. Aç sefil sokaklardaydın, senden taş-molotof atmanı istemiyoruz, bizimle işbirliği yap diyoruz” diyerek tehditlere devam ettiklerini, bunu daha sonra da “Borcun var, işsizsin sana istediğin mevkide istediğin maaşla iş teklif ediyoruz” şeklinde bir ajanlık teklifine bağladıklarını vurguladı.
Yeni bir Gezi bekliyorlarmış!
Kendisinin her reddedişine karşı, “Bu devlet yeni bir Gezi bekliyor ve sen de çok kritik bir insansın, çok kritik kişilerle görüşüyorsun ve bu kişiler hakkında bize bilgi vereceksin” şeklinde ısrarlarını sürdürdüğünü ifade eden Çetinbakış, HDP müşahitliği yapmış olmasını bile bir tehdit unsuru olarak kullandıklarını vurguladı.
İstanbul ve İzmir’den devrimcilerin isim ve fotoğraflarını gösterdiklerini, Balıkesir Milletvekili adayı Nesibe Yöyler’in özel olarak hedefe çakıldığını ifade ederek, bu girişimlere karşı asla taviz vermeyeceğini ve İHD aracılığıyla suç duyurusunda bulunacağını vurguladı.
Alınteri temsilcisi Uğur Karadaş da okuduğu basın açıklamasında şunları ifade etti:
Devletin son zamanlarda en sık kullandığı saldırı biçimlerinden biri de devrimci-demokrat-yurtsever insanların kaçırılması ve ajanlık dayatılmasıdır. Sadece son birkaç ayda bile onlarca insan kaçırılarak, ajanlık dayatmasına maruz kaldı!
Polisin bir çeşit “kayıtdışı” çalışma olarak yürüttüğü ajanlaştırma saldırısına maruz kalan insanların, tutuklama ya da öldürme tehditlerine maruz kaldıklarını, iş-para gibi vaatlerle “ikna” edilmeye çalışıldıklarını biliyoruz. Son zamanlardaki birçok yargılamanın da ajan ve itirafçılardan alınan yalan yanlış bilgilerle gerçekleştirildiğini, bu açıdan da bu çalışmanın aynı zamanda yasal hukuk sisteminin de organik bir parçası olarak meşrulaştırıldığını sayısız örnekle görüyoruz.
Alınteri okuru İsmail Çetinbakış da bu yönelimlerin hedefi oldu. Balıkesir Emniyet Müdürlüğü bünyesinde çalışan polisler onu da cezaevi tehdidi ya da iş-para vaadiyle bu suça “ikna” etmeye çalıştılar. Hasta annesinin durumunu bile ona karşı bir silah olarak kullanacak kadar alçakça bir yaklaşım sergilediler.
Burjuva devletin katmanlı kriz koşullarında bu krizi aşmak için başvurduğu tüm yöntemler kirlidir. Savaş ve militarist politikalar ve kışkırtılan şovenizmle neler yapılmaya çalışıldığını izleyip görüyoruz. Fakat bununla da yetinmiyor. Katmanlı kriz dinamiklerinin yaratacağı toplumsal patlamaların er ya da geç hükmünü konuşturacağı bilinciyle hareket ederek, bu patlama anlarına dönük iç hazırlıklarını da sektirmeden sürdürüyor. Yeni bir Gezi korkusu olarak tarif edebileceğimiz bu beklentiyle yapılan hazırlıklarda ajanlaştırma öne çıkan yöntemlerden biri olarak karşımıza çıkıyor.
Okurumuz İsmail Çetinbakış’a dönük saldırı da bu beklentiyle doğrudan ilişkilidir. Nitekim polis bu girişimi sırasında bunu bizzat belirtmiş ve “Bu devlet yeni bir Gezi bekliyor ve sen de çok kritik bir insansın, çok kritik kişilerle görüşüyorsun ve bu kişiler hakkında bize bilgi vereceksin” demiştir.
İşsizliğini, ekonomik sıkışmışlığını, yargılandığı davaları ve annesinin sağlık durumunu bir silah olarak kullanıp, kendisiyle işbirliği yapmasını dayatmıştır.
İsmail Çetinbakış’ı, tanıdığı ya da tanıyor olabileceğini düşündüğü devrimciler, yurtseverler hakkında ifade vermeye zorlamış, bu tutumuyla o kişiler hakkında kurduğu ya da kurmayı tasarladığı mizansenler için malzeme yaratmayı hedeflemiştir. Artık çok aşina olduğumuz o ünlü “gizli tanık” yaratma operasyonlarından birini gerçekleştirmeye çalışmıştır.
HDP’lilerin, Alınteri okurlarının, başka pek çok devrimcinin bu şekilde yargılanıp, cezalar almasını sağlayacak bir ısrardır bu. Mesela milletvekilliği seçimlerinde HDP müşahitliği yaptığını söylemişler ve HDP’nin Balıkesir Milletvekili adayı Nesibe Yöyler hakkında özel bilgi almaya çabalamışlardır. Yine Alınteri okurları ve başka devrimcilerle ilgili aynı şekilde bilgi almaya çalışmışlardır. Bunun bir sonraki adımının her mizansen için saçma sapan beyanlarla oluşturulan “gizli tanıklık” olduğunu biliyoruz!
Polisin bu pervasız tutumları karşısında mücadele ve direnişin kazanacağını, tüm bu girişimleri bir kez daha boşa çıkaracağımızı belirtiyoruz. Okurumuzun başına gelebilecek her türlü kumpas ve saldırıdan İstanbul polisinin sorumlu olacağını tüm kamuoyu önde bir kez daha tekrarlıyoruz.
Alınteri Gazetesi