İnşaat-İş, Dev Yapı-İş, Limter-İş ve Dev Tekstil, Akbelen direnişini ziyaret etti



İnşaat-İş, Dev Yapı-İş, Limter-İş ve Dev Tekstil sendikaları, YK Enerji’nin kömür ihtiyacı için asırlık Akbelen Ormanı’nın katledilmesine karşı başlayan direnişin 9’uncu gününde oradaydı.


İnşaat-İş, Dev Yapı-İş, Limter-İş ve Dev Tekstil sendikaları Akbelen direnişinin 9’uncu gününde ağaçlarına bedenlerini siper eden İkizköylüler ve yaşam-doğa savunucularının direniş alanını ziyaret etti.

Sabah erken saatlerde alan jandarma tarafından ablukaya alınmış, giriş çıkışlar yasaklanmıştı. Muğla Valisi “Kesim çalışması bitti” dediği halde kesime devam edilmiş, iş makineleri toprağı kazımış, kesilmiş ağaçları kereste tekellerine sunmak üzere kamyonlara yükleme işlemi devam etmişti.

Sinyal bozucularla haberleşmenin zorlaştırıldığı bugünkü koşullarda direniş alanına ulaşan sendikalar adına Limter-İş Genel Başkanı Kamber Saygılı konuşurken, her biri de kendi adlarına yaptıkları konuşmalarda Akbelen direnişiyle sınıf mücadelesi arasındaki ilişkiye vurgu yapıp dayanışma çağrılarında bulundular.

Finans Merkezi şantiyesinde ortak örgütlenme çalışması yürüten İnşaat-İş ve Dev Yapı-İş adına konuşan İnşaat-İş Örgütlenme Sorumlusu Yunus Özgür, kendilerinin İFM’de Limak ve diğer inşaat patronlarına karşı yürüttükleri mücadeleyi, kazanımlarını anlattı ve “Doğa mücadelesiyle emek mücadelesi birdir” vurgusu yaptı.

Özgür konuşmasında şunları belirtti:

Siz 4 yıldır bu mücadeleyi yürütüyorsunuz, son 9 gündür de fiili olarak yapılması gerekenleri yapıyorsunuz, o yüzden de söyleyecek sözümüz yok. Biz de 2 buçuk yıldır İnşaat-İş ve Dev Yapı-İş olarak yaklaşık 25 bin işçinin çalıştığı, Kalyon, Rönesans… gibi Beşli Çete’nin yer aldığı, ama 2500 işçinin çalıştığı en büyük şantiyesinin, Merkez Bankası şantiyesinin yüklenici firması olan Limak’a karşı 2 buçuk yıldır mücadele yürütüyoruz. Defalarca eylem yaptık, defalarca gözaltına alındık, hiçbirinde kaybetmedik. En son 2 bin işçi arkadaşımızla birlikte Limak’ın kampında, Limak’ın yasadışı uygulamalarına karşı, işçi arkadaşlarımızı mahkum ettikleri gerçekten insanlık dışı koşullara karşı mücadele ettik. İşçi arkadaşlarımız tahtakuruları nedeniyle koğuşlarda yatamıyordu, yemekler rezaletti, klimalar yoktu… Bunun için 2 bine yakın işçi arkadaşımızla eylem gerçekleştirdik, o burunları havada olan Limak patronları gece yarısı gelip tüm taleplerimizi yerine getirme sözü verdiler ve hepsi yerine getirildi. İki sendika olarak denetimde bulunduk. Burdan tek bir şey söyleyeceğim. Evet, Limak burda ağaçları kesiyor, şantiyelerde insanların geleceğini çalıyor, her türlü hukuksuzluğu yapıyor. Sigortaları asgariden gösteriyor, ücretleri vermiyor… Sayamayacağımız kadar çok. O yüzden şu arkadaşlar: Doğa mücadelesiyle emek mücadelesi birdir. Biz sendikalar olarak buraya gelmekte geç kaldık, biliyoruz. Ama bulunduğumuz her alanda Akbelen mücadelesini sürdüreceğiz.

DEV TEKSTİL adına konuşan Okan Karaçam, Limak patronuna ait her yeri eylem alanına çevirmeliyiz dediği konuşmasında şunları belirtti:

Akbelen Ormanları’nı yoketmeye çalışıyorlar. Bizler buna asla ve asla izin vermeyeceğiz. Bizler bu direnişin yanında olmaya devam edeceğiz. Limak patronundan hesap sormaya devam edeceğiz. Buradan bir çağrı daha yapmak istiyoruz. Tüm işçi ve emekçilere, ilerici-devrimci güçlere çağrımızdır: Limak patronuna ait her yeri eylem alanına çevirmeliyiz, bu mücadeleye destek vermeliyiz, Akbelen’e omuz vermeliyiz. Yaşasın dayanışma, yaşasın Akbelen direnişi!

Dört sendika adına konuşan Limter-İş Genel Başkanı Kamber Saygılı da konuşmasına Adnan Yücel’in Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya dek nehir şiirinden dizelerle başlayıp tüm toplumsal kesimlerin saldırı altında olduğu ve buna karşı direnişler gerçekleştiğini belirterek, birleşik mücadeleye vurgu yaptı.

4 sendika olarak direnişi ziyarete geldiklerini kaydeden Saygılı konuşmasında şunları belirtti:

Kardeşler sorun sadece ve sadece Akbelen sorunu değil. Anadolu’dan Mezopotamya topraklarına kadar ortak sorunlarımız var. Eğitim-sağlık sorunlarımız var, emek sorunlarımız var, doğa sorunlarımız var, kadın cinayetleri var, işçi cinayetleri var… Sadece kendi alanımızdan düşündüğümüz zaman ‘Kurbağa kuyunun ağzından bakmış, dünyayı kuyunun ağzı kadar görümüş’ oluruz. Dünya geniş. Yani biz emekçiler olarak, kadınlar, gençler, köylüler olarak, işçiler olarak tüm bu sorunlara karşı gücümüzü birleştirmezsek dün İkizdere’ydi, Cudi’ydi, bugün Akbelen yarın neresi olacağı belli değil. Bir zulüm düzeniyle karşı karşıyayız. Kendi topraklarını emperyalist haydutlara, Beşli Çete’ye peşkeş çeken bir zulüm düzeniyle karşı karşıyayız.

Saygılı konuşmasını birleşik mücadelenin öneminin altını çizerek bitirdi.

Ayrıca Kontrol Et

Haydi Direnişe!..

“Kölelik koşullarında çalışmaya mahkum değiliz!” diyerek kolektif bir bilinçle hareket eden Fernas Maden işçileriyle Akcanlar Tekstil işçileri sınıfın öfkesini kuşanarak patronlardan hesap soruyor