Eğitim-Sen, Millî Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde yaptığı son değişikliklerle okul öncesi eğitim kurumlarında mescidi zorunlu hale getirdiğini, kayıt parasını da “katkı payı” adı altında yeniden düzenlediğini belirtti.
Konuya ilişkin Eğitim-Sen açıklamasında bakanlığın eğitimin hangi kademesinde olursa olsun, eğitimin niteliği ve ihtiyaçları ile okul öncesi eğitimde görev yapan eğitim emekçilerinin sorunlarına ne kadar uzak olduğunu son yönetmelik değişikliğiyle bir kez daha gösterdiği vurgulandı.
Dinselleştirme ve ticarileştirme
Çocukların üstün yararına uygun olarak öğrenme ve gelişim ihtiyaçlarını karşılamak yerine, okul öncesi eğitimden başlayarak eğitimi dinselleştirme ve ticarileştirme uygulamalarının yaygınlaştırılmasının kabul edilmez olduğu vurgulanan açıklamada, “Yönetmelikte daha önce yer alan ‘Yatılı bölge ortaokullarının pansiyon kısımlarında ibadethane açılır. Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarında talep edilmesi halinde ibadet ihtiyaçlarını karşılayacak uygun mekân ayrılabilir’ maddesi, ‘Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumları ile yatılı bölge ortaokullarının pansiyon kısımlarında ibadet ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla doğal aydınlatmalı uygun mekânda mescit açılır’ şeklinde değiştirilerek anaokulu ve ilköğretim kurumlarında mescit açılması zorunlu hale getirilmiştir” denildi.
Çocuğun yararı öncelikli tutulmalıdır
Okul öncesi döneme ilişkin alınacak herhangi bir karar için çocuğun yararının öncelikli tutulmak zorunda olduğu kaydedilen açıklamada, “Anaokuluna giden çocukların gereksinimleri düşünüldüğünde ilk akla gelenler temiz su, temiz hava, yeterli ve sağlıklı beslenme, güvenli, iç açıcı, hareket etmeye ve oyun oynamaya uygun ortamların olmasıdır” diye kaydedildi.
Alan özel eğiti kurumlarına açılıyor!
MEB’in Türkiye’nin de onayladığı Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı şekilde hareket ettiği, Türkiye’de okul öncesi eğitimin ve okul öncesi eğitim öğretmenlerinin acil çözüm bekleyen onca sorunu varken, okullara “mescit açılması” ve öğrencilerden “katkı payı” talep edilmesinin kabul edilmez olduğu ifade edilen açıklamanın devamında şunlar belirtildi:
Çocukların gelişimi için en kritik dönem olan okul öncesi eğitimi alanına ihtiyaç kadar bütçe ayırmayıp, bu alanın özel okul öncesi eğitim kurumlarına açılmak istendiği anlaşılmaktadır. Nitekim OECD ülkeleri genelinde okul öncesi eğitime ayrılan bütçe payı milli gelirin yüzde 0,6’sı iken bu oran Türkiye’de sadece yüzde 0,3’tür.
Öğretmenlerin hiçbir talebi konusunda somut adım yok!
Yönetmelik değişikliği yapılırken okul öncesi eğitim öğretmenlerinin yıllardır dile getirdiği taleplere yönelik hiçbir somut adım atılmamasının dikkat çekici olduğu, yıllardır son derece zor koşullarda görev yapan okul öncesi öğretmenlerinin sağlıklı çalışma koşulları yaratılmadan nitelikli eğitim verilebilmesinin mümkün olmadığı ifade edilen açıklamada MEB’den somut adım atması istendi.
Eğitim-Sen açıklamasında okul öncesi öğretmenlerinin sorunları ve talep ettiği çözüm önerileri şöyle sıralandı:
*Koşulları ve fiziki olanakları uygun olan okullardan başlanarak bütün ilkokullarda ana sınıfları zorunlu hale getirilmelidir.
*İlkokullardaki ana sınıflarında ve devletin açtığı bütün okul öncesi kurumlarda her türlü beslenme, barınma giderleri devlet tarafından karşılanmalı, veliden “katkı payı” adı altında para toplanmamalıdır.
*Koşulları ve fiziki olanakları uygun olan okullardan başlanarak bütün ilköğretim kurumlarında ana sınıfları zorunlu hale getirilmeli, gerekli yasal düzenlemeler yapılarak iki yıllık okul öncesi eğitime geçilmelidir.
*Okul öncesinde ders saatleri 40 dakika olmalıdır.
*En az 20 dakika olmak kaydı ile mola hakkı verilmelidir.
*Prefabrik sınıfların eğitim- öğretime uygun olmadığı, tuvaletlerin yeterli olmadığı, bazılarında ise hiç bulunmadığı gözlenmektedir, bu konu hakkında ilgili çalışmalar yapılmalıdır.
*Sınıf sayılarında yönetmelikte belirlenen ölçülere uyulmalıdır.
*Özel eğitim öğrenciler aynen bir kademede olduğu gibi özel alt sınıflarına yönlendirilmelidir.
*Okul öncesinde yardımcı personel temin edilmelidir (Özellikle şube sayısının az olduğu ilkokul bünyesindeki ana sınıflarında katkı payı da toplanamadığı için personel tedarik edilemiyor.).
*Yönetmelikte yazan maddelerin açık uçlu olmaması, net ifadelerle hakların belirlenmesi ve müdürlerin inisiyatifine bırakılmaması gerekmektedir.
*Okul öncesi öğretmenlerine, diğer branşlara göre aralıksız çalışıldığı için 4 yılda 1 yıl yıpranma verilmelidir.
*Suriyeli öğrenciler için okul öncesinde PİKTES sınıfının hayata geçirilmesi, dil eğitiminin burada verilmesi, sonra okul öncesi eğitime alınması sağlanmalıdır (Çünkü okul öncesi öğrencisi sürekli ayakta, zil yok başka bir uyaran yok, sadece sözel yönergelerle yönetildiği için dil bilmeyen her öğrenci ile iletişim kurulamamaktadır).
*Hiç dil bilmeyen Suriyeli öğrencilerin sınıfa alınması durumunda, bu öğrenciler kaynaştırma öğrencisi (dil ve anlatım bozukluğu) statüsünde değerlendirilmeli ve belirli sayıda alınmalı, buna sınıf mevcudu göz önüne alınarak sınırlı sayıda bir kontenjan belirlenmelidir.