Geleceksizlik çemberindeki üniversite öğrencisi Enis Kara son değildi



Üniversite öğrencisi Enes Kara’nın intiharının üzerinden iki yıla yakın zaman geçti. Bu süre içinde öğrencilerin içine sıkıştırıldığı çemberin kırılmasına dair hiçbir adım atılmadı.


Eylül Gökçin

Geleceksizlik çemberindeki üniversite öğrencisi Enes Kara’nın intiharının üzerinden iki yıla yakın zaman geçti. Bu süre içinde öğrencilerin içine sıkıştırıldığı çemberin kırılmasına dair hiçbir adım atılmadı. Üstelik geleceksizlik, güvencesizlik, yoksulluk, nitelikli barınma ve beslenme gibi sorunlar büyüyerek bir çığ haline geldi. Bu çığ Aydın Işıklı KYK yurdunda Zeren Ertaş’ın ihmal sonucu hayatını kaybetmesine ve beş üniversite öğrencisinin intihar ederek yaşamına son vermesine neden oldu.

Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğü’nün ve yurt yönetimlerinin bu ölümler ve intiharlar karşısında aldıkları “önlemler” ise hayli dikkat çekiciydi. Öğrencilerin odalarından çıkmaları yasaklandı, pencerelerin açılmasının önlenmesi için pencere kolları söküldü, intihar eden öğrencilerin cenazeleri arka kapılardan kaçırılırcasına çıkarıldı. Öğrencilere “korkuyorsanız asansöre binmeyin” denildi.

Bu akıl dışı önlemler ise 2021 yılında Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun Barınamıyoruz Hareketi öncülüğünde başlayan parklarda geceleme eylemlerine karşı sarfettiği şu sözleri akıllara getirdi: “Yurtlarımız beş yıldızlı otel konforunda…”

Sorunun asıl muhatapları olan öğrencilerin eylemlerinde ve sosyal medya hesapları aracılığıyla anlattıkları ise gerçeği gözler önüne seriyor. Bakanlığın “Yatak sayısını artırdık, yurt kapasitelerini üç katına çıkardık” açıklamasına karşı öğrenciler “Barınma demek başımızın üstünde bir çatı olması demek değildir” diyor. KYK yurtlarına bakıldığında dört yataklı odaların altı yatağa çıkarıldığı görülüyor ancak geriye bir masa koyulacak yer dahi kalmıyor. Öğrenciler her gün yurtlarda bozuk asansörlerle, taşan tuvaletlerle mücadele ediyor. 60 kişiye iki tuvalet düşüyor. Duvarı, çatısı dökülen 6 kişilik odalarda her gün derse gitmek için sırayla üzerlerini giyebiliyor. Çamaşır makineleri, banyolar bozuk olduğu için saatlerce çamaşır ve banyo sırası bekliyor. Yemeklerden kurt, tırnak, böcek, saç çıkıyor. Yatakları ve ortak kullanım alanlarını böcekler basıyor, ilaçlama dahi yapılmıyor. Öğrencilere güvenle kullanabilecekleri asansörleri dahi çok görenler, yurtlara manevi danışman atamayı ihmal etmiyor! Maruz bırakıldıkları kötü yaşam koşulları öğrencilerin hedeflerini her geçen gün daha da küçültmelerine neden oluyor. “Küflü omlet değil tavada omlet istiyoruz” diye eylem yapılıyor. Yaşamsal sorunları o kadar çok ki kütüphane, çalışma salonu, spor salonu istemeye bir türlü sıra gelmiyor.

Üstelik kadın öğrenciler daha katmerli sorunlar yaşıyor. Sırf kadın oldukları için ayrımcılığa ve tacize uğruyor, yurtların çoğu şehir merkezine uzak olduğu için taciz timleri yurt önlerini mesken tutuyor. Kadın öğrenciler hava karardığında doğru dürüst hiçbir ışıklandırmanın, güvenlik önleminin olmadığı yollardan yurtlarına ulaşmaya çalışıyor. Tabir-i caizse hayatta kalmaya çalışıyorlar. Bu korkuları yaşamamak için erkek arkadaşları yurda kadar kendilerine eşlik ettiğinde ise yurt yönetimi ahlâk bekçiliğine soyunuyor. Yurt koşullarını iyileştirme yönünde hiçbir çaba sarfetmeyen yurt yönetimleri kadın öğrencilerin ne giyineceğine karışarak “şort giymek yasak” diyebiliyor. 

İnsanca yaşamanın mümkün olmadığı bu koşulları protesto eden öğrenciler baskıya, mobbinge maruz kalıyor, tehdit ediliyor. Üstelik bu tehditler sadece yurt yönetimlerinden gelmiyor. Hacettepe Üniversitesi’nde okuyan Ceren Gürer sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda faşist çeteler tarafından maruz kaldığı tehdidi yakın zamanda dile getirdi. Tehdidin nedeni Gürer’in intihar eden sıra arkadaşı İzzah Elif Zamir Khan için düzenlenecek eylem duyurusunu sınıf grubundan paylaşmasıydı.

Gruptan Gürer’e yazan faşist çeteler onu “Öğrencileri galeyana getirmek”, “Provokatif eylem yapmak” ve “Anarşist tavırda bulunmak”la suçluyor, Gürer’i konuşmaya davet ediyorlardı. Gürer bu davetin ara düzeltmek için bir adım olduğunu düşünerek daveti kabul ediyor ve faşistlerle okulun kafesinde buluşuyor. Gelen kişi Hacettepe Teşkilat Başkanı Alparslan Türk olduğunu söylüyor ve Gürer’i “Biz ’70’lerde ve ’80’lerde bu dava için çok kan döktük, gerekirse yine dökeriz” diyerek açıkça ölümle tehdit ediyor ve arkasından bir daha sınıf grubuna bu tür mesajlar atmaması gerektiğini söylüyordu.

Öğrencilerin, kapitalist sistemin yarattığı geleceksizlik, güvencesizlik yüzünden intihara sürüklenen ya da ihmallerle katledilen arkadaşları için protesto eylemleri düzenlemesi polis kuşatmasıyla, işkenceyle, ters kelepçeyle, gözaltılarla sonuçlanırken faşist çetelerin, kadın öğrencileri güpegündüz ölümle tehdit etmesi karşısında ise hiçbir soruşturmaya gerek duyulmaması çarkların nasıl döndüğünü gözler önüne sermesi bakımından ibretlik. 

Tüm bu tehditlere, baskılara, polis saldırılarına rağmen öğrenciler yurdun genelinde düzenledikleri eylemlerle “Susmuyoruz, korkmuyoruz bizi yüz yüze bıraktığınız karanlığa karşı birlikte mücadele edeceğiz” diyor. 

NOT: Bu yazının yazıldığı dakikalarda İzmir Bayraklı TOKİ Kız KYK Yurdu’nda öğrenciler saatlerdir elektriksiz yurtta çadırda yemek yemeye çalışıyor. İnternete bağlanamıyor ve telefonları çekmiyor. 

Ayrıca Kontrol Et

Özak Tekstil işçilerine jandarma saldırdı!

Özak Tekstil’in Urfa’daki fabrikasında sendika seçme haklarına yapılan saldırıya karşı 10 gündür direnen işçilere jandarma saldırdı Grev kırıcıların içeri girmesini engellemek isterken saldırıya uğrayan işçilerden 15’i ve BİRTEK-SEN yöneticileri Mehmet Türkmen, Deniz Kar, Mazlum Ayçiçek gözaltına alındı. Saldırıdan sonra içerdeki işçilerde çıkmak istediklerini belirtti