Gençlik kendisine reva görülene boyun sunmayacak!



Gençlere reva görülen göz göre göre katliam değil mi? Hem de seyircisi bol!..


Zehra Çaldağ

Son günlerde sık sık “Nedir bu, neler oluyor?” ya da “Yok canım!” dediğimiz olayların biri bitmeden diğeri başlıyor. Aydın KYK yurdunda yaşanan asansör katliamın ardından yurtların nasıl bir cehennem olduğunu zihnimize kazıyacak zincirleme haberler bunlar. Bu haberler, emekçi çocuklarının okurken barınmak zorunda kaldıkları KYK yurtlarının ne kadar sağlıksız olduğunu tüm çıplaklığıyla ortaya seriyor. “Bu kadar da olmaz” dedirten gerçeğin hangi politikalar, ekonomik hesaplar üzerinden boy verdiğini bir kez daha düşünmeye davet ederek…

Yoksulluk, işsizlik, pahalılık cenderesine sıkışmış emekçi aileler çocuklarını, “ne olursa olsun ‘okusun da adam olsun’” hayaliyle bin bir zahmet ve emekle okuturlar, güçleri yetmediği için de KYK yurtlarına kaydettirmeye çalışırlar. Özel yurt fiyatlarının yanına yaklaşamayan aileler, her şeye rağmen en güvenli adres olarak gördükleri KYK yurtlarına kayıt yaptırmak için özel çaba harcarlar. O güvenilir diye verdikleri devlet yurtlarının öyle düşündükleri gibi sağlıklı ve güvenli olamadığını son günlerde yaşanan asansör faciasıyla bir kez daha gördüler/gördük.

Emekçi çocuklarının bu devlet nazarında da kapitalist sömürü çarkı açısından bir kıymeti harbiyesinin olmadığının resmi oldu her şey. Onların da kendilerini kıymetsiz görmeleri ve sömürü çarkına sorgusuz-sualsiz boyun sunmaları için tasarlanmış sanki her şey! Aynı muamele deprem sırasında apar topar yurtlardan kovulmalarında da görülmemiş miydi?

Hatırlanırsa 2021’de krizin ağır etkisinin yükselen kiralar ve yurt fiyatlarıyla da dile geldiği günlerde öğrenciler adeta sokakta kalmıştı. Pandemi döneminde yapboz tahtasına dönüşen eğitim, onlinedan yüz yüzeye geçmiş, ama hiçbir altyapı hazırlığı da yapılmamıştı. O dönem “geçinemiyoruz”, “barınamıyoruz” sesleri sosyal medyada yükselmeye başlayıp sokaklara inmişti. Yurt sayısının arttırılmasını, yurtlarda insanca barınacak koşulların sağlanmasını istemişlerdi öğrenciler. O günden bu yana da değişen bir şey olmadığını son asansör faciasıyla bir kez daha gördük. Öğrencilere adeta “Ya bu koşulları kabul edip yerinde oturursun ya da beğenmiyorsan okumazsın” deniliyor. Ya da mesela “tarikat-cemaat yurtlarına gidersin!”…  

Asansör faciasının ardından yükselen öğrenci tepkilerini yatıştırmak için atılan kimi adımların göstermelik olduğuysa ardı ardına gelen haberlerden anlaşılıyor. Gençliğin öfkesinin manipüle edilmesi için her yol deneniyor zaten. Daha birkaç ay önce genel seçimler tüm toplumsal kesimlere olduğu gibi onlara da “umut” olarak sunulmadı mı?

Fakat bu manipülasyonların tutmayacağı noktaya doğru gidiliyor. Son günlerde sadece asansör faciaları değil KYK Yurtlarında aslında bu güne kadar var olan ama çığlığa dönüşmemiş bir sürü sorun görünürleşti. Elektrik sorunu, su sorunu, yemeklerin kurtlu olası sorunu vb. vb. daha nice sorun gün yüzüne çıktı ve sosyal medyaya yansıyor. Sesini çıkaran “öteki”, “terörist”, “vatan haini” olmakla itham edilip hedefe çakılsa da sistemin gençliğin sesinden hayli korktuğu gizlenemiyor. Göstermelik iyileştirmeler de bunun ifadesidir.

Öğrenciler üzerinde baskı ve denetim mekanizmalarıyla kurulmaya çalışılan korku, artık istendiği oranda etkili olmuyor. Yurtlardaki eylem ve örgütlenme çabasının derinleşmesi bunun somut ifadesidir.

Polisin baskısı, şiddeti, gözaltı tehdidi öğrenci gençliğin daha çok ses çıkarması ve karşı koymasının da yolunu açıyor. Tedbirleri almayan, sağlıksız yemek ve yurt koşullarını yaratanlara işlem yapması gerekenler gençliğin önüne barikat kurunca, kalkan olunca gençliğin isyanı da büyüyor.

Ve bizler de bir kez daha söyleyelim: Gençliği örgütlemekten vazgeçmeyeceğiz. Adeta katliamlar ülkesi haline getirdiğiniz bu topraklarda insanca yaşayabileceğimiz bir dünya umudunu büyütüp gençliğin kapitalist barlığa karşı sosyalizm mücadelesini büyüteceğiz.

Bir babanın dediği gibi, 20 günde bir gencimizin hayatını, hayallerini yok ediyorsanız asla güvenilir değilsiniz, olamazsınız. Ne sınıf mücadelesinin yükselmesini ne de gençliğin örgütlenerek barbarlık düzeninizi yerle bir etme mücadelesini durduramayacaksınız.

Ayrıca Kontrol Et

Özak Tekstil işçilerine jandarma saldırdı!

Özak Tekstil’in Urfa’daki fabrikasında sendika seçme haklarına yapılan saldırıya karşı 10 gündür direnen işçilere jandarma saldırdı Grev kırıcıların içeri girmesini engellemek isterken saldırıya uğrayan işçilerden 15’i ve BİRTEK-SEN yöneticileri Mehmet Türkmen, Deniz Kar, Mazlum Ayçiçek gözaltına alındı. Saldırıdan sonra içerdeki işçilerde çıkmak istediklerini belirtti