Lenin
Cenevre’de bizimkilerde bir umutsuzluk, bir bezginlik. Kendine güveni olmayan ve kendi başına politik iş yapmaya alışkın olmayan insanların cesaretlerini yitirmeleri ve şaşkına dönmeleri için ne kadar az şeye ihtiyaç var, şaşılacak şey! Ve bizim Cenevreli Bolşevikler ayakta uyuyorlar. Üçüncü Kongre’nin, sona ermek şöyle dursun, yeni bir dönemini açtığı ciddi bir mücadele sürüp gidiyor; İskra‘cıların hepsi telâşe memuru, işportacı gibi çığırtkan, demagojide iyice pişmişler. Bizimkilerde ise “vicdanlı bir ahmaklık”, ya da “ahmakça bir vicdanlılık”. Mücadeleye girişemiyorlar; beceriksiz, uyuşuk, sarsak, sümsük… İyi olmaya iyi çocuklar, ama politikacı olarak sıfırlar. İnatçılık, mücadele ruhu, atiklik ve hız yok. Vas bu bakımdan tipik bir örnek: Hoş bir delikanlı, sadık bir işçi, namuslu bir adam, ama korkarım dünyada politikacı olamayacak. Gereğinden fazla nazik, “Galyorka” broşürlerini onun yazdığına bin şahit ister. Gazeteye de, topluluğa da bir mücadele ruhu getirmekten uzak (Bund üzerine nazik bir yazı yazmasına izin vermiyorum diye yakınıp duruyor.) Kederli bir hava her yanı sarmış, millet durmadan bana sitem ediyor (buraya geleli ancak üç hafta oldu, her hafta üç ve bazen dört defa şehre gidiyorum, her seferinde yol dört beş saat çekiyor), neymiş, işler yolunda değilmiş, Menşevikler daha becerikliymiş… vesaire vesaire.
Bizim M.K. de pek öyle fazla “politikacı” değil, o da pek çıtkırıldım; onda da inatçılık, beceriklilik, duyarlılık noksanlığı var, o da parti mücadelesinde en ufak fırsattan yararlanma yeteneğinden yoksun. Ayrıca, biz “yabancılar’ı” pek küçük görüyorlar. Ve biz burada, yabancı bir ülkede kendimizi eski kafalı buluyoruz. Heyecan, dürtü ya da itici güç yeterli değil. İnsanlar kendi başlarına harekete, mücadeleye yetenekli değil. Toplantılarımızda konuşucu sıkıntısı çekiyoruz. Halkı coşturacak, temel sorunları ortaya atacak, onları Cenevre bataklığından çıkartıp daha ciddi ilişkiler ve sorunlar alanına yükseltecek insan kıtlığı var. Ve bütün işler aksıyor. Politik mücadelede duralama ölümdür. Binlerce istek var ve ihtiyaçlar durmadan da artıyor. Yani İskra’cılar uyumuyorlar (şimdi de Cenevre’ye gelen denizcilerin yollarını kesmişler ve herhalde Odessa olaylarını kendi gruplarının yararına “kullanarak” her zamanki politik gösteri ve yaygaracı marktschrien ile bunları kandırmışlar). Bizde müthiş adam kıtlığı var. Vas ne zaman yazmaya başlayacak bilmiyorum, ama konuşmacı ve politik merkez olarak eleştirilmeye bile değmez. Değil insanları canlandırmak, onları bir düzene sokmak, onları büsbütün uyuşturur. Schwarz burada değil. Orada, burda olduğundan çok daha canlı şeyler yazıyor, atıp tutuyor ama, hepsi bu kadar. Halk üzerinde etkili olma, onlara yön vermeye gelince, Cenevre’de bile bunu pek beceremiyordu. Burası geniş ve önemli bir merkez. Epey Rus var. Seyyah kum gibi. Yaz ayları özellikle pek meşgul edici, çünkü Cenevre’ye gelen büyük Rus kafileleri içinde uyandırılacak, kazanılacak ve yön verilecek insanlar da var.
Düşün ve bana ayrıntılarıyla yaz (özel adresimi kullansan daha iyi: (3 Rue David Dufour). Bana, Cenevre’de bulunmamasının kayıp sayılmayacağını, uzakta da olsan çok şey yazabileceğini söylediğini hatırlıyor musun? Gerçekten de çok şey yazıyorsun ve biz nasılsa gazeteyi yürütüyoruz (evet nasılsa yürütüyoruz, oysa çok daha fazlasına ihtiyacımız var). Yalnız kayıp vermekle kalmıyoruz, bu büyük kaybı her gün daha şiddetle hissediyoruz. Toplantılarda kişisel etki ve konuşma politikada bambaşka şey. Bunlar olmaksızın politik faaliyet olmadığı gibi yazmak bile politik gücünü yitiriyor. Dışarda büyük kuvveti olan bir düşmanla yüz yüze gelince her hafta, bir ayda kazanabileceğimizden fazla şey kaybediyoruz. Parti için mücadele bitmedi, bütün sinirleri germedikçe gerçek zafere ulaşılamayacak…
En iyi dileklerimle
Senin Lenin
[Mektuplar, Evrensel Basım Yayım, Çeviren: Alaattin Bilgi]