Ali Arayıcı
BM (Birleşmiş Milletler) üyesi toplam 193 ülkeden 187’ü, 1962’den bu yana 32. kez ABD emperyalizmi tarafından yasadışı olarak uygulanan yaptırımların, “modern tarihin” en uzun ambargosunun kaldırılması ve ablukanın tamamen sona erdirilmesi çağrısında bulundu. Her konuda olduğu gibi burada da ABD’nin koşulsuz tek bir destekçisi var o da siyonist İsrail rejimidir.
Toplam 193 ülkeden 187’sinin, Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez tarafından sunulan “ABD tarafından Küba’ya karşı uygulanan ekonomik, ticari ve mali ambargonun sona erdirilmesi gerekliliği” başlıklı karar tasarısını onaylaması çok önemlidir. Küba’nın bu talebi, 30 Ekim’de BM Genel Kurulu’nda uluslararası toplumun ezici bir çoğunluğu tarafından bir kez daha desteklendi.
Neredeyse tüm BM üyesi ülkeler, 62 yıl önce ABD yönetimi tarafından uygulanan yaptırımların kaldırılması çağrısında bulunmak üzere üst üste 32. kez Küba’yı açıktan destekledi.
Ablukanın kaldırılması
BM üyesi toplam 193 ülkeden 187’sinin, Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez tarafından sunulan A/79/L.6 sayılı, emperyalist “ABD tarafından Küba’ya karşı uygulanan ekonomik, ticari ve mali ambargonun sona erdirilmesi gerekliliği” başlıklı karar tasarısını onaylamasının yankıları sürüyor. Bu sayı geçen yıla göre daha fazla. Zira ablukanın bu denli yoğun bir şekilde kınanmasına karşı çıkan tek ses, yine ABD ve siyonist İsrail yönetimi diplomatik temsilciliklerinden geldi.
Bu yılki oylamada, şaşırtıcı bir şekilde çekimser oy Ukrayna’dan değil Moldova’dan geldi. Bu sonuç, Küba için bir kez daha büyük bir diplomatik zafer olarak algılanıyor. Bu, dünyanın önde gelen gücüne güçlü bir mesaj anlamına geliyor. 5 Kasım 2024’te yapılan 60. ABD başkanlık seçimlerini ikinci kez kazanan Cumhuriyetçi eski Başkan Donald Trump’ın (2017-2021), Ocak 2025’te yeniden göreve başlayacağı bir dönemde bu daha da önem kazanıyor.
Son derece saldırgan olan Trump’ın, Karayip Adaları’nın en büyüğüne yönelik politikası, Demokrat selefi eski ABD Başkanı Barack Obama’nın (2009-2017) ikinci döneminde başlatılan yatıştırma yönündeki ilk adımların ardından ani bir geri dönüşle güçlü bir şekilde kanıtlandı.
Bu aymazlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik 29 Ekim’den bu yana, beş kıtadan onlarca ülkenin temsilcilerinin kürsüye çıkarak ablukanın derhal kaldırılmasını hararetle talep ettiği BM Genel Kurulu kürsüsünden kınandı. Bazı delegasyonlar, bunun “11 milyondan fazla Kübalının toplu cezalandırılması” anlamına geldiğine vurgu yapıyor.
ABD’nin kara listesinde
Son 30 yıldır, yaşadığı en kötü ekonomik krize sürükleyen bir boğulma stratejisiyle hareket eden Küba, bugün ABD eski Başkanı Trump’ın 2021 yılında ülkeyi “terörizmin devlet sponsorları” listesine alınmasının sonuçlarını yaşıyor. Küba etrafındaki ekonomik ilmiği sıkılaştırmak için, bir bahanedir.
Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez, oylamadan birkaç dakika önce yaptığı açıklamada, “Küba’ya yönelik abluka ekonomik, mali ve ticari bir savaştır ve bir soykırım suçu olarak tanımlanabilir. Halkımızın insan haklarının aleni, kitlesel ve sistematik bir ihlalidir” dedi. Bazı delegasyonlar, Küba’nın hiçbir şekilde ABD’nin güvenliğini tehdit etmediğine dikkat çekti.
Küba, emperyalist ABD Dışişleri Bakanlığı’nın terörizmin sponsorları listesinden çıkarılması çağrısında da bulundu. Irak, 77 Grubu ve Çin adına yaptığı açıklamada “Küba’yı karakterize eden kesinlikle terörizm değildir” dedi. Küba’yı terörizmin sponsoru olarak görmek, bir ulusun istikrarını baltalamak için kullanılan “en büyük iftiradır ” diye ekledi.
Afrika Grubu, Küba’nın Arap dünyasının ve Afrika’nın aktif bir ortağı olduğunu savundu. Küba, “şiddet değil dayanışma ihraç ediyor ve 1963’ten bu yana dünyaya işbirliği sözcüğünün gerçek anlamını göstermekten asla vazgeçmedi” diyor. Dünyanın dört bir yanında bulunan sağlık ekipleri, COVİD-19 salgınına karşı aşı sağlanmasından ve Afrika’dan binlerce gencin eğitiminden bahsetti. Pek çok ülke, Küba sayesinde bilimsel potansiyelini güçlendirdi” diye ekledi.
Emperyalist bir uygulama
ABD emperyalizmin yasadışı önlemlerine dikkat çeken birçok delegasyon, Helms-Burton Yasası’nda yer alan ve Venezuela tarafından “emperyalist bir yanılsama” olarak nitelendirilen ablukanın sınır ötesi boyutunu da kınadı. Venezuela, ablukanın Monroe Doktrini’nin “üstünlükçü” zihniyetinden kaynaklanan “maksimum baskı” politikasının bir parçası olan “planlı bir suç” olduğunu söyledi.
Ablukanın Küba halkının yaşam koşullarındaki olumsuz etkilerinin yanı sıra, Küba ile “meşru” ticari ilişkileri ve yatırımlarını artıran yurttaşlarımıza da zarar verdiğini belirten Venezuela, benzer bir politikayı Kanada ve İngiltere de uyguluyor dedi. Brezilya, ABD’nin “uluslararası hukuka ve BM Tüzüğüne aykırı tek taraflı zorlayıcı tedbirlere” başvurmasını “şiddetle” kınayıp “tek meşru yaptırımların Güvenlik Konseyi tarafından kararlaştırılanlardır” diye ekledi.
ABD tarafından yürütülen ekonomik savaşa maruz kalan İran temsilcisi de, yaptırımlar ve ablukalar insanlık dışıdır” dedi. Bunlar, ABD hükümeti tarafından 60 yılı aşkın bir süredir demokrasiyi teşvik etme bahanesiyle (Küba’ya) uygulanan bir adaletsizliği temsil ediyor. Bugüne kadar bir ülkeye uygulanan en uzun süreli tek taraflı zorlayıcı tedbirler sistemidir” dedi.
Güney Afrika temsilcisi “(Küba’nın) kendi sosyo-ekonomik kalkınmasına eşit bir şekilde katılmasını engelleyen (ambargo) nedeniyle BM 2030 Gündemi’nin uygulanmasının tehdit altında olmasını” kınadı. Vietnam temsilcisi “Abluka, Küba ekonomisinin uluslararası pazara erişimini engelleyerek yıkıcı sonuçlara yol açıyor” olduğuna işaret etti.
Zarar 151 milyar Avro
Küba resmi makamlarına göre, ABD emperyalizmin ablukasının 62 yıl boyunca verdiği zarar, geçen yıl yaklaşık 5 milyar Avro olmak üzere 151 milyar Avro’dan fazladır. Bu rakam bir önceki yıla göre 175 milyon Avroluk bir artışa işaret ederek halk için yıkıcı sonuçlar doğurdu. Küba, geçen ay yayınladığı ablukanın etkilerine ilişkin yıllık raporunda, ABD ambargosunun yıkıcı ve kalıcı etkilerini bir kez daha vurgulayarak endişe verici bir tablo çizdi.
Yaygın gıda ve yiyecek kıtlığı, temel ihtiyaç maddelerinin azlığı, kamu hizmetlerinin aksaması bunlar arasında sayılabilir. Küba’nın 11 milyondan fazla nüfusunun, çok büyük bir bölümünü karanlığa gömen son günlerdeki yaygın elektrik kesintisi, Küba toplumunun her kesimini etkileyen bir politikanın en bariz örneklerinden sadece biridir.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Küba devleti tarafından hazırlanan resmi rapora, BM Genel Kurul Genel Sekreteri tarafından sunulan raporda eşlik etti.
Bu 200 sayfalık belgede, BM’e üye 157 hükümet tarafından dile getirilen destek beyanlarına ek olarak 31 BM kurum ve kuruluşundan DGP (Dünya Gıda Programı), DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü), UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü) ve SKÖ’den (Sınai Kalkınma Örgütü gibi) alınan yanıtlar, Küba yönetimi tarafından sunulan verileri destekliyor.
İnsan haklarına yönelik
ABD emperyalizminin, Küba’ya yönelik insan temel hak ve özgürlüklerine yönelik saldırıları, BM kurumları tarafından açıkça kınandı. BM Kalkınma için Operasyonel Faaliyetler Yerel Koordinatörlüğü, “ABD tarafından uygulanan yaptırımların finansman, ticaret, yatırım, teknolojiye erişim, turizm ve aile havaleleri gibi temel ekonomik unsurlar üzerinde de ciddi sonuçları olmuştur” açıklamasında bulundu.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (UNHCHR), Küba’nın karşılaştığı çeşitli ticari ve mali engelleri (yabancı bankaların Küba’daki kurumlarla dolar üzerinden işlem yapmasının imkansızlığı, Küba’nın Avrupa Birliği’nden fiilen “dışlanması” gibi) ele aldıktan sonra Küba’nın uluslararası toplumdaki rolünün önemini de vurguladı.
Küba’nın, “yatırım kredileri ve diğer kalkınma kaynaklarını elde etmesini engelleyen geleneksel uluslararası finans kuruluşlarından” fiilen “dışlanması” kabul edilemez. BM uzmanları ve insan hakları özel raportörlerinin, insan temel hakları gıda, sağlık, eğitim, ekonomik ve sosyal, yaşam ve kalkınma hakkı da dahil olmak üzere, ABD tarafından dayatılan ve Küba’nın terörizmin devlet sponsorları listesine dahil edilmesiyle sertleşen politikalar Küba’yı olumsuz etkiliyor”.
BM Genel Kurulu’nun etkin tutumuyla, ABD politikasının tersine dönmesi gerekir. ABD’nin aşağılayıcı ve yasadışı politikaları uluslararası toplum tarafından bir kez daha reddedildi. Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel oylama sonucundan sonra yaptığı bir açıklamada, “Küçük Davut bir kez daha dev Golyat’ı yendi”, “İmparatorluk elbette bu küresel talebi küstahça görmezden gelecektir. Ancak, halkımızın onuru ve evrensel dayanışması bir kez daha galip gelmiştir” diye ekledi.
*prof. dr. Ali Arayıcı/Paris